Yılanboyun kuşu: Yaşam alanları yok edildiği için Türkiye'de nesli tükendi

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye’de soyu tükenen bu dostumuzun bu topraklarda en son 1962 yılında görüldüğüne dair bir kayıt bulunuyor.

Çizim: instagram.com/virginiapatrone
Ebedi Yokoluş: 20 Ocak 2020
 

Ebedi Yokoluş: 20 Ocak 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

V: Ebedi Yokoluş / Forever Extinct programına hoş geldiniz.

Ç: Merhaba.

V: Bugünkü programa iki haberle başlamak istiyoruz.

Ç: İlki mutlu ve iham verici bir haber: Conservation Optimisim adı altında gelişen bir oluşumla ilgili. Kendilerini şöyle tarif ediyorlar:

V: “Conservation Optimism is a global community dedicated to sharing stories and resources to empower people from all backgrounds to make a positive impact for wildlife and nature.”

Ç: “Conservation Optimism, yaban hayatı ve doğa konusunda olumlu bir etki yaratabilmek amacıyla farklı geçmişlerden gelen insanlara imkân sağlayabilmek adına, kendini, çeşitli hikayeleri ve kaynakları paylaşmaya adamış küresel bir topluluk.”

Ç: Ebedi Yokoluş’ta yalnızca nesli tehlike altında olan ya da tamamen tükenmiş olan canlıların hikayelerini anlatmakla kalmayıp fırsat oldukça bu konuyla bağlantılı olduğunu düşündüğümüz ve medyada gözümüze çarpan haberleri paylaşmaya çalışıyoruz.

V: Çoğu zaman, bu haberler pek iyi olmuyor maalesef.

Ç: Oysa Conservation Optimism’in sevindirici bir tarafı var çünkü nesilleri tükenen canlıları korumak için, çevreyi ve ekosistemi yani kısacası yaşamı korumak için çabalayan insanların var olduğunu bize hatırlatıyorlar.

V: Dilerseniz siz de Conservation Optimisim’i Instagram ve Twitter’dan takip edebilir, conservationoptimism.org internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Ç: İkinci haberimizle birlikte, bugün bahsedeceğimiz dostumuzun hikayesine bir giriş yapacağız. Bahsedeceklerimiz çok da uzak geçmişte olmuş şeyler değil ama geçmişte alınan kararların etkilerinin bugüne kadar uzandığını görmek mümkün.

Aralık 2007’de Hatay havaalanı açıldı: havaalanı, kurutulan Amik Gölü’nün en derin noktası üzerinde inşa edilmişti. “The Future of Ecocriticism: New Horizons” adlı kitaba göre, gölün kurutulması kararı, Amik ovasının veriminin kaybolması, yerel biyoçeşitliliğin ortadan kalkması ve sonuç olarak buna bağlı olan yerel gelir kaynaklarının da tükenmesi gibi pek çok yıkıcı etkiye sahip trajik bir karardı. Gölün kurutulması bugün bahsedeceğimiz canlının, Türkçede yılanboyun diye anılan kuşun neslinin yerelde tükenmesine neden oldu.

Bu dostumuz Anhingidae yani yılanboyungiller ailesinin bir ferdi. Bu aile karabatakları andırsa da uzun boyun omurları nedeniyle yılansı boyunları ve ok gibi sivri gagalarıyla onlardan ayrılıyor.

V: İşte, dostumuz, bu ailenin dört türünden biri olan, yılanboyun ya da kaz karabatağı, bilimsel adıyla Anhinga rufa.

Ç: Dünyada Amerika, Afrika, Hindistan, Avustralya ve Yeni Gine’de görülen yılanboyunlar, 1960lara kadar Türkiye’de de görülüyorlardı.

Yılanboyunun yaşam alanlarını tropik ve yarı tropik denizler, göller, havuzlar, lagünler, rezervuarlar, yavaş akan nehirler, akarsu ve bataklıklar gibi sulak alanlar oluşturuyor. Bu dostumuz dinlenmek için sudan çıkan veya suya inen dalları, yüzen kütükleri veya bunlara benzer yerleri tercih ediyor. Sudan çıktığında kanatlarını açarak tüylerini kurutuyor. Çok derinlere dalamasa bile, başarılı bir yüzücü. Zaten bu sayede de balık, yengeç, kabuklu ve diğer su canlıları ile besleniyor.

Erkekler, çoğunlukla beyaz şeritli parlak siyah, ama dişiler ve genç bireyler daha kahverengiye çalıyor. Gaga ve gözler sarı.

V: Boyu 80 ila 97 cm arasında değişebiliyor, ağırlığı ise 1050 ila 1350 gram arasında değişiyor. Yabanda ortalama 16 yıl ömürleri var.

Ç: Balıkla beslenen çoğu kuş gibi, boynu oldukça uzun olmasına rağmen; onu diğer su kuşlarından ayıran özelliği tüylerinin yağ içermeyişi. Dalma yeteneği çok gelişmemiş olduğu ve tüyleri yağ içermediği için sudan çıktıklarında uçmadan önce kanatlarını açarak kurutmaları gerekiyor.

Yılanboyunların Türkiye’deki varlığına dair ilk kayıtlar 1882’de doğacı Henry Baker Tristram ve 1883’te ise arkeolog ve antropolog Ernest Chantre tarafından yayımlanan makaleler. 1910’da zoolog Israel Aharoni’nin 20 civarında örneği Avrupa müzeleri için Amik’ten topladığı biliniyor. Kuş gözlemcisi Richard Meinertzhagen’e göre 1933’te Amik’te yuvalamış 55 çift yaşıyordu.

Amik Gölü, anofol sivrisineğinin neden olduğu sıtma hastalığı ile mücadele etmek, Amik ovasındaki tarım arazilerini taşkınlardan korumak ve tarım arazisi kazanmak nedenleriyle 1950’lilerden itibaren kurutulmaya başlanmıştı. Kurutma, bölgenin sulak alan kültürel ekolojisinde değişimlere yol açtı.

Oysa, Amik Gölü’nün de içinde yer aldığı Amik Ovası, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birini oluşturuyordu. Amik Gölü ve yakın çevresi, uygun iklim koşulları, sulak alan ekosistemi ve verimli topraklar nedeniyle Paleolitik dönemden bu yana kesintisiz yerleşmeye sahne olmuştu.

1950’lerde başlayan ve 1974’te tamamlanan bu süreç gölün tamamen kurumasına ve dolayısıyla yılanboyunların en kuzeydeki yuvalarının yok olmasına neden oldu. Türkiye’de soyu tükenen bu dostumuzun bu topraklarda en son 1962 yılında görüldüğüne dair bir kayıt bulunuyor.

İşte Türkiye’de nesli tükenen yılanboyunun sesi şöyle:

https://www.xeno-canto.org/species/Anhinga-rufa

V: Programlarımızda canlıların nesillerinin tükenme nedenlerini ele alıyoruz. Örneğin; yaşam alanlarının değişmesi, dolayısıyla yiyecek bulma sıkıntısı, tarımda kullanılan böcek ve ot ilaçları, kirlilik, kaçak avlanma gibi gibi. Yine sık sık bugün canlıların nesillerinin tükenme nedenlerinin çoğunun insan eliyle gerçekleştiğini dile getiriyoruz.

Ç: Bu noktada şunun altını yeniden çizmekte yarar olduğunu düşünüyoruz: Bütün bu nedenlerin temelini, yalnızca politik ve ekonomik bakış açısıyla verilen kararlar oluşturuyor. Amik Gölü’ne olan da bunun trajik örneklerinden biri. O günkü politikalar sonucu, iktidar sahipleri, gölü kurutma kararı verdi ve daha sonra da oraya bir havaalanı yapma kararı verildi; üstelik bunların sonuçlarının ne olacağını umursamadılar bile.

V: Sonuçta Türkiye’deki tek yaşam alanı Amik Gölü olan yılanboyunun nesli burada tükendi.

Ç: TEMA Vakfı’nın Amik Gölü üzerine yapılan havaalanıyla ilgili açıklamanın son cümleleriyle programı kapatıyoruz: Ekosistemlere, doğadaki dengelere ve döngülere karışılmaması gerektiğini her fırsatta tekrarlıyoruz. Doğa en iyisini bilir ve ileri teknoloji kullanılsa bile doğayla uyumlu olmayan proje, kötü bir projedir. Amik Gölü’nün kurutulması da üzerine havaalanı yapılması da her açıdan kötü ve yanlış projeler olduğunu çoktan kanıtladı. Yaşanan ekolojik, ekonomik ve toplumsal kayıplar ülkemizin zarar hanesine yazıldı.
Artık yapılması gereken, bu yanlışlardan ders çıkarmak ve hatadan dönerek ekolojik restorasyonu sağlamanın yollarını aramaktır.
Türkiye, doğayla uyumlu, akılcı ve ekoloji merkezli politikalara zaman kaybetmeden geçmelidir.”

 

V: Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz.

Programın illüstrasyonlarını sosyal medyada paylaşacağız. Bize Instagram ve Facebook’tan ulaşabilirsiniz.

V: Bugünkü şarkımız Nada’dan Ma Che Freddo Fa. 

V: Ben Virginia Elena Patrone,

Ç: Ben Çiğdem Fidan.

V&Ç: Gezegendeki her şey! Çok güzelsiniz ve sizi seviyoruz!

 

Kaynaklar:

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Nada Ma Che Freddo Fa Noi Non Cresceremo Mai 03:00