Nisan 2017

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Nükleer savaş, iklim değişikliği tehditleri ve insan hakları ihlalleri ile mahşerin 4 atlısını oluşturan kimyasal silah saldırıları 2017 yılının Nisan ayında yine dünyanın gündemindeydi.  

“Bana Umut veren şey ne mi? Hareketler... Onlar yalıtılmış tek tek eylemler filan değil. Esin kaynaklarını eski hareketlerden alıyorlar. Gelecekteki hareketlere de esin kaynağı oluyorlar.”

Amy Goodman, Democracy Now, 2016

 

Nükleer savaş, iklim değişikliği tehditleri ve insan hakları ihlalleri ile mahşerin 4 atlısını oluşturan kimyasal silah saldırıları 2017 yılının Nisan ayında yine dünyanın gündemindeydi.  Suriye rejimi, ülkenin kuzeybatısındaki İdlib kentine bağlı Han Şeyhun beldesinde zehirli gaz saldırısı yaptı.

İdlib, Suriye. Sarin gazı saldırısından sonra tedavi gören bir çocuk (Stringer/EPA)

Muhaliflere bağlı İdlib Sağlık Müdürlüğü, saldırıda en az 74 kişinin öldüğünü ve 557'den fazla kişinin yaralandığını açıkladı. BM incelemesine göre kullanılan gaz, Sarin'di Ölenler arasında çok sayıda çocuk da vardı. Rejim güçleri daha sonra, saldırıdan etkilenenlerin tedavi gördüğü bir hastaneyi de hedef alacak kadar “alçak uçuş”a geçmişti.

Saldırı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü tarafından doğrulandı. Suriye rejiminin askeri yetkilileri tarafından yalanlandı. Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde bunun ele alınmasını veto etti.  Ama engellemesi bu sefer ABD'yi durdurmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı’nın Suriye’ye “askeri müdahalede” bulunmayı düşündüğüne yönelik sözlerine “Lafta kalmasın” açıklamasını yaptı. Akabinde, ABD Savunma Bakanlığı, Esad rejimine yaptığı saldırıyla Suriye hava gücünün yüzde 20'sinin yok edildiğini açıkladı.

Fakat, anlaşılan, sorun yoktu. Dünyayı bir kez daha büyük bir savaşın eşiğine getiren saldırı sonrasında ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile yaptığı görüşme sonrası bir açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Suriye için ABD’yle işbirliğine devam edeceğiz. ABD ile uçuş koordinasyonunu yeniden başlatmaya hazırız” dedi.  Savaşın 6. yılında Suriye'de tarımsal üretimde kaybın 16 milyar dolar olduğu açıklanıyor, tarım faaliyetine derhal yeniden başlanması çağrısı yapılıyordu.

Bahara girilirken, 71 askerin hayatını kaybettiği Fırat Kalkanı harekâtı sonrasında Suriye’de yeni bir operasyonun sinyali veriliyordu. Ne var ki, bu seferki seferberlik Suriye ile de sınırlı kalmayacak gibiydi. TSK, Irak'ın Şengal ve Suriye'nin kuzeydoğusunda Karaçok Dağı bölgelerine düzenlediği hava harekâtında 70 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. ABD liderliğindeki koalisyon güçleri ile Rusya tepki gösterdi. Saldırılar sonrasında, Başbakan Yıldırım Peşmerge lideri Barzani'ye hava saldırılarında hayatını kaybeden 5 peşmerge için başsağlığı diledi.

Irak’ta IŞİD'in elindeki kadim Musul kentinin batısındaki Eski Kent'te sıkışıp kalan sivillerin tahliyesi için güvenli koridorlar açılmaya çalışılırken, Kerkük İl Meclisi'nin Türkmen ve Arapların boykot ettiği oturumunda kentin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne bağlanması için referandum yapılması kararı çıkması ülkede gerilimi arttırıyordu.

Nisan’da Orta Doğu’daki bu “olağanlaşmış” savaş halleri dışında, Rusya’da St. Petersburg kenti metrosunda, Mısır'ın Tanta ve İskenderiye kentlerinde bulunan iki Kıpti kilisesine yapılan vahşi saldırılar vardı. Bu saldırılarda onlarca kişi hayatını kaybetti. Yemen’de ise ortaçağ dehşetini hatırlatan modern savaşın üçüncü yılına girilmişti:  BM Sağlık Teşkilatı sağlık personelinin nakledilmesinin ve yaralıların tedavisinin gittikçe zorlaştığını, 14 milyon insanın sağlık hizmeti alamadığını açıklarken, aynı günlerde ABD Kuzey Kore'ye yönelik askerî tatbikatlara hız veriyor, Kuzey Kore ise başkent Pyongyang’da gerçekleştirdiği dev askeri geçit töreninde kıtalararası menzile sahip yeni balistik füzelerini cümle âleme tanıtıyordu.

Tam bu günlerde, ABD Savunma Bakanlığı, Afganistan'da IŞİD militanlarının saklandığı mağara ve tünelleri “bombaların anas”' denen GBU-43 bombasıyla vurduğunu duyurdu. Havva anamıza doğurganlıktan çok, kahredicilik benzetmesi daha uygun görülmüştü – gene.

Kolombiya’nın güney batısındaki sel ve heyelanlar sonucu 250'den fazla insan ölmüş, Somali'nin merkezinde ve güneydoğusunda Şubat’tan bu yana en az 400 kişi kıtlık ve kolera salgını nedeniyle hayatını kaybetmişti. Göç yollarında ise, 2017 yılı başından bu yana Avrupa’ya ulaşmaya çalışan 1089 kişi hayatını kaybetmişti. Guardian gazetesinin Libya'da köle pazarlarında Batı Afrikalı göçmenlerin haraç mezat satıldığını yazdığı günlerde, Çeçenistan'da yüzlerce eşcinsel erkeğin toplama kamplarında toplandığı haberleri geliyordu.

Tüm bu savaş ve insan hakları ihlalleri hengâmesi içerisinde halklar kendilerini temsil edecek insanları seçmek için sandık başına gidiyordu. Fransa'da 47 milyon seçmen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda aşırı sağcı Marine Le Pen ile eski bankacı aşırı liberal aday Emmanuel Macron'u bir sonraki tur için seçti. Venezuela muhalefetinin önde gelen isimlerinden Henrique Capriles’in siyasetten men edilmesi, hal-i hazırda süren hükümet karşıtı gösterileri alevlendirmiş, Paraguay'da devlet başkanının ikinci defa seçilmesini sağlayacak yasayı protesto eden eylemcilerden 1'inin polis tarafından öldürülmesi, İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü’nün görevden alınmasına neden olmuştu. ABD de ise Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü'ne Fox televizyon kanalı sunucularından Heather Nauert’in getirildiği açıklandı. Reality show starı başkana, TV haber starı sözcü yakıştırılmıştı yani.

Türkiye'nin rejimini, yani yönetim şeklini değiştirecek referandum da yaklaşmaktaydı. Cumhurbaşkanı’nın "fesih yetkisi olduğunu ispat etsinler, istifa edeceğim" demesinin ardından, üç tanınmış anayasa hukukçusu, getirilen anayasa değişikliği önerisinde "fesih yetkisinin" açık olduğunu belirtti. Buna rağmen, bir değişiklik olmadığı gibi, anayasa değişikliğiyle ilgili 16 Nisan'daki referandumdan "Evet" çıkması halinde idam cezasının Meclis gündemine getirileceği ve AB meselesinin yeniden ele alınacağı konularında da gözle görülür bir değişiklik yaşanmadı.

Ama Erdoğan’ın "Şu an cezaevlerinde binlerce kişi var, biz aldık." Diye tarif ettiği durum her geçen gün daha gözle görülür hale geliyordu. İzmir'deki Şakran Cezaevi'nde 100 PKK'lı tutuklunun başlattığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevini, Hatay yakınlarında gözaltına alınan İtalyan gazeteci ve belgeselci Gabriele Del Grande’nin, haklarının kısıtlanmasını protesto için başladığı açlık grevi takip ediyordu. Çok da uzak olmayan bir coğrafyada, İsrail cezaevlerinde iki bin Filistinli mahkûm, koşullarının iyileştirilmesi talebiyle Nisan ayında açlık grevine başladı.

Avrupa Konseyi'nin yeni bir raporunda gazetecilere yönelik psikolojik şiddet, cinsel taciz, online taciz ve fiziksel şiddet tehdidinde Türkiye ilk sırada yer alıyordu. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde ise Türkiye yine geriledi ve 180 ülke arasında ancak 155. sırada kendine yer bulabildi. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn, Türkiye ile ilişkilerin temelden gözden geçirilmesi için üye ülkeleri harekete geçmeye çağırdı. O günlerde, Türkiye, AKPM tarafından yeniden siyasi denetime alınarak Avrupa Konseyi’nde “geri kalmış demokrasi” kategorisine girmişti.

İstanbul (Ozan Köse / AFP)

2014 yılında İstanbul’da Okmeydanı’nda bir cenazede taziye için cemevi bahçesinde bulunduğu sırada “kazaen” başından vurulan Uğur Kurt’un ölümüne ilişkin davada sanık polis Sezgin K. "taksirle ölüme neden olmak" suçundan 1 yıl 8 ay hapse çarptırılmış, sokağa çıkma yasakları döneminde Kanal D’de bir show programına telefonla katılarak “Çocuklar Ölmesin” dediği için hakkında dava açılan öğretmen Ayşe Çelik hakkında 1 yıl 3 ay hapis kararı verilmişti. OHAL döneminde kapatılan 15 üniversitede görev yapan 2 bin 808 akademisyen işsiz kalırken, "Biz de Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan 312 akademisyen işten atılmış, Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde KHK ile ihraç edilen akademisyenlere “Senden hoca olmaz” diye hakaret eden polis amiri yeni bir kararname ile açığa alınmıştı.

Dünya böyle karışık bir haldeyken 16 Nisan’da gidilen referandum sonuçları Türkiye'ye tam anlamıyla bir “bıçak sırtı” deneyimi yaşatıyordu. Kesin resmî sonuçlara göre 25.157.463 “EVET”e karşı 23.779.141 “HAYIR” oyu verilmiş, “EVET”in geçerli oylara oranı % 51.41, “HAYIR”ınki ise % 48.59 olmuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan oyunu vermek üzere, 16 Nisan 2017 (Lefteris Pitarakis / AP) 

Sandıklar kapandıktan sonra YSK’nin "mühürsüz pusula ve zarflar da geçerli" açıklaması ile seçimlere gölge düştü. Hükümet Sözcüsü gazetecilerin YSK sorusuna "Muhatabı değiliz" yanıtı verirken, YSK Başkanı , "Kaç mühürsüz oy var bilmiyoruz" açıklamasını yaptı. Birçok hukukçuya göre kanun çiğnenmiş, uluslararası gözlemciler referandumun uluslararası standartların altında kaldığını belirtmişti.  AB usulsüzlük iddiaları ile ilgili olarak "şeffaf bir soruşturma" çağrısında bulunurken, Cumhurbaşkanı, referandumun standartları karşılamadığını açıklayan AGİT gözlemci heyetine "Haddinizi bilin" diyordu. “Had bildirme”, daha sonra da hem iç hem de dış politikada, yılın en çok kullanılan söylemlerinden biri olarak dikkat çekecekti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, "Yapılması gereken tek şey seçimin iptal edilmesidir." derken, Genel Başkan "Tarihin ‘mühürsüz seçim’ olarak yazacağı bu seçimi tanımıyoruz, tanımayacağız! Halkın iradesine saygı duyulmalı ve seçim tekrarlanmalıdır!" çağrısını yaptı.

Bir çağrı da MHP liderinden geldi: ''Açık çağrımdır, YSK acilen bir çalışma yapmalıdır...Tüm sandıklarda tercihi evet olan MHP'li seçmenlerin sayısı ortaya çıkarılmalıdır'' diyen Bahçeli, tartışmayı bir başka boyuta çekme çabasındaydı.

Referandumun ardından ABD Başkanı Trump, Britanya Dışişleri Bakanı Johnson ve Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı’nı ilk tebrik eden dünya liderleri arasında yer aldı. Ama ülkede birçok kentte insanlar günlerce sürecek sokak protestoları düzenliyor, güvenlik güçleri de referandum öncesindeki sert tutumunu devam ettiriyordu. Yıl boyunca olduğu gibi.

Nisan ayının en kayda değer mücadele örneklerinden biri de Brezilya’da görüldü. Bir parlamento darbesiyle iktidara gelen Temer hükümetinin reform adı altında dayattığı kemer sıkma politikalarına karşı 35 milyon Brezilyalı sokaklara döküldü.

"Defol Temer, Hemen Seçim!" Sao Paolo, Brezilya, 28 Nisan 2017 (AP)

Ülke tarihinin en büyük genel grevi, ülkenin en büyük 4 kentinde (São Paulo, Rio de Janeiro, Porto Alegre ve Brasilia’da) hayatın durmasına yol açıyor, yolsuzluktan yargılanan Temer’e muhalefetin yükselişini gösteriyordu.