KONDA ekibi 'anket'i anlattı: Açık Radyo’nun kendini nasıl tarif ettiği dinleyicisine de geçmiş

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Dünya Radyo Günü'nde Açık Gazete'nin konuğu Konda’dan Bekir Ağırdır ve Ali Karakaş. Konda ekibi, Ömer Madra ve Murat Can Tonbil'e 'Açık Radyo Dinleyici Araştırması'nı anlattı.

Fotoğraf: Açık Radyo

(13 Şubat 2019 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır)

Ömer Madra: Açık Radyo 94.9 Dünya Radyo Günü’ne de tam denk gelen harika bir tesadüf oldu ve Konda grubuyla Açık Radyo’nun ne şekilde ve kaç kişiyle dinlendiği ve birçok pratiklerinin nasıl olduğuna ilişkin ayrıntılı bir anketi uzun süredir yapamıyorduk, Açık Radyo’nun böyle bir olanağı yoktu, şimdi o yapıldı ve onun sonuçlarını konuşmak üzere Konda’dan Bekir Ağırdır ve Ali Karakaş bizimle, hoş geldiniz?

Bekir Ağırdır: Merhaba.

Can Tonbil: Hoş geldiniz!

BA: Önce radyocular gününüzü kutlayalım, tebrik ediyoruz, iyi ki varsınız!

ÖM: Çok teşekkür ederiz, bu seneki şey de hoşgörü ve barış üzerine, UNESCO’nun yaptığı bir şey o da çok denk geldi “Radyo mecra olarak bütün bunları sağlamaktaki belki de tek mecradır” şeklinde bir yorumu var UNESCO’nun, “O yüzden toplumdaki radyonun önemini arttırmalıyız” diyorlar.

BA: Tek ve en önemli mecra olduğuna ben de katılıyorum çünkü dünya ‘küresel arabuzul dönem’ diyorum ben biliyorsunuz, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin kurum ve kurallarını oluşturamadığı için insanlık krizde, işte her yerde Trump’lar, Putin’ler, vb. Dolayısıyla hem ülkemizin hem de dünyanın ihtiyacı olan şey de tam bu barış, hayatı yeniden inşa etmek meselesi. Ana akım medyalarda da bütün dünyada, sadece bizde değil bütün dünyada hükümetlerin, ulus devletlerin denetim çabaları da sürüyor, dolayısıyla radyo hem aktif yurttaş haberciliği, gazeteciliği için bir mecra, hem özgürlük alanı çünkü herkesin gerçekten söyleyecek sözü varsa ve söyleme imkanını kendi yaratabildiği bir mecra radyo. Onun için çok da kıymetli ve değerli bir alan.

ÖM: Evet çok teşekkürler bu sözler için, bir radyocu olarak doğrusu benim de içimi umutla dolduran sözler, yani diyalog, karşılıklı konuşma, hoşgörü ve barışı şey yapmışlar ama bunun için bir platform yapıyor diyor UNESCO yani “Bütün temel meselelerde, göç, kadınlara şiddet kullanılması gibi çok temel meselelerde demokratik bir tartışmayı sağlamanın en etkili mecrasıdır, yoludur” demiş. O yüzden de kutluyoruz diyorlar, evet bu denk düştü. Şimdi çok teşekkür ederek başlayalım hem buraya geldiğiniz için hem de bizimle ilgili bu anketi yaptığınız için. Neler var, göze çarpan neler var, onları birazcık konuşalım.

BA: Faaliyetlerinizin bir parçası olmaktan onur duyduk.

ÖM: Estafurullah, biz de öyle.

Ali Karakaş: Günaydın. Ben o zaman kısaca anket uygulamasını anlatayım, ardından da Açık Radyo dinleyicisi, en azından ankete katılan profil kimmiş, neler yapıyorlar, ne dinliyorlar, hangi sıklıkta ve nerelerde? Bunlara doğru ilerleyelim. Anketi Aralık ayının üçüncü 3.haftasında online olarak yaptık, Konda altyapısını kullanarak, zaten çağrıları radyo üzerinden sizler yaptınız, yine sosyal medya üzerinden de çağrılar yapıldı, aynı zamanda mailing ve SMS’lerle dinleyiciye ulaşıldı. Bu anket bulgularını değerlendirirken şunu unutmamak lazım, tüm katılımcılar internet kullanıcısı çünkü online yapıldı. Dolayısıyla internet pratikleri yüksek, sosyal medyaya daha aşina bir Açık Radyo dinleyicisi profili var karşımızda. Toplamda 4014 formu aldık ama bir takım mükerrer formları, eksik formları ayıklayarak 3850 kişinin görüşlerini değerlendirdik.

BA: Bu bile müthiş bir şey çünkü genel alışkanlık oranları içinde oldukça yüksek, yani Açık Radyo izleyicilerinin, dinleyicilerinin bir kere radyosuna sahipliliğine dair bir emare bu sayı.

ÖM: Öyle mi?

BA: Evet, oldukça yüksek.

AK: İlk gün çağrı yapılır yapılmaz 1.günde 1544 kişi formu doldurmuş, bu muazzam! Şimdi dinleyici demografisine bakalım. Bu büyüklükte zaten tahmin edeceğiniz üzere katılımcıların yarısı kadın yarısı erkek ama kadınlar bir puan daha yüksek, yaş profili de Türkiye ortalamasından biraz daha ortalamanın üzerinde. Yaşlı deyince gücenenler oluyor!

BA: Ama ülke çok genç de onun için.

AK: Evet herhalde.

BA: Öyle bakalım çünkü zaten ülkenin yaş ortalaması 29, dolayısıyla Açık Radyo dinleyicileri birazcık daha ortalamanın üstünde.

AK: Açık Radyo dinleyicisi Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir eğitime sahip, ankete katılanların yüzde 92’si zaten lisans, yüksek lisans ve doktoralı.

BA: Türkiye’de yüzde 15 olduğunu hatırlarsak yani yetişkin nüfus üzerinde yüzde 15, bu müthiş bir oran tabii yüzde 90’ının

ÖM: Bir daha tekrarlar mısınız? Hafzalamıza sağdırmak biraz zor oluyor, Türkiye’de yüksek eğitim ve lisans ortalaması yüzde 15 öyle mi?

BA: Evet 18 yaş üstü yetişkin nüfusta.

ÖM: Açık Radyo dinleyicilerinin arasında bu yüzde 92.

BA: Çok özel bir kitle olduğu açık.

ÖM: Eğitimli ve...

BA: Evet eğitimli, ankete katılması filan hayata katılma konusunda istekli, arzulu, hayata müdahil olma konusunda istekli, arzulu. Yani bunları tabii hemen bir sayıdan söylemiyoruz biz şimdi burada 20 dakikanın içinde bütün sayıları söylemek mümkün değil ama özellikle yorumlarda, radyodan beklentiler gibi daha kanaatlerini, önerilerini, fikirlerini söyleyebildikleri sorulardaki katılım oranları, önerilerin çeşitliliği, önerilerin derinliği gibi verileri de bilerek söylüyoruz. Açık Radyo izleyicisi gerçekten özel, yani ülke ortalamasından farklı ve hayata müdahale etme konusunda çok daha aktif, eylemliliğe dönük bir kitle.

AK: Ve çok çeşitliliği de olan, kendi içerisinde farklılıkları da barındıran bir kitle. Mesela biz anketlerimizi, araştırmalarımızı hanelerde yüzyüze yapıyoruz, köylere de gidiyoruz, metropollere de gidiyoruz, burada çalışma durumunu sorduğumuzda 8-9 başlıkta gruplayabiliyoruz ama zaten bir yandan da Açık Radyo dinleyicisi kendini genellemek de istemiyor, biraz ilerleyen başlıklarda da konuşacağız onu, mesela yüzde 9’u akademisyen, yüzde 6’sı kendini sanatçı diye tarif etmiş, yüzde 2’si STK çalışanı ve farklı meslek gruplarından da çok fazla insan var. Medeni durumu ve haneye gelince çok kısa, yarısından fazlası evli veya partneriyle yaşıyor, haneye döndüğümüzde –burada çarpıcı bir şey var- dinleyicilerin yüzde 56’sı 1-2 kişilik hanelerde yaşıyor, bunun yarısına yakını yüzde 22’si de tek başına yaşıyor.

BA: Yani çekirdek aileden de öte hatta oldukça kentli bir profil var karşımızda. Halbuki bu sayılar Türkiye ortalamalarında tek başına yaşayanlar oldukça düşüktür, beyaz yakalı çalışanlar diyoruz biz, hepsi yani sanatçı veya akademisyen yahut bürokraside çalışanlar, özel sektörde çalışanlar, bütün beyaz yakalılar Türkiye’de yanlış anımsamıyorsam yüzde 15’lerdedir, burada sadece akademisyenim diyenler yüzde 6 mesela. Ülkenin genel profilinden oldukça ayrıksı, özel bir kitle.

ÖM: Ama bir de bu anketi ilk konuştuğumuz zaman, yani sonuçlarını bizim buraya lütfedip gelip anlattığınız zaman bir de bazı açılardan da Türkiye ortalamasının tamamın içinde kaldığını da söylemiştiniz.

BA: E tabii biraz sonra o verilere gireceğiz.

AK: Çok hızlı şuna da geçelim, dinleyicilerin yüzde 75’i İstanbul’da yaşıyor, yüzde 8’i yurt dışında, ardından Ankara, İzmir, Muğla diye devam ediyor dinleyicilerin dağılımı. İstanbul’da yaşayan eğitimli profili değerlendirdiğimizi vurgulamak lazım.

BA: Yurt dışından yüzde 8 insanın hem izliyor olması hem de izlediği gibi aktif katılım göstererek ankete katılması mesela oldukça müthiş bir şey, dolayısıyla o ayrıksı kitle dediğimiz, yani bunu negatif bir anlamda söylemiyorum, ayrıksı kitle dediğimiz Açık Radyo izleyicisi aynı zamanda küresel yurttaş olma yolunda da önemli mesafe almış demektir bu.

ÖM: Yani yüzde 8 bayağı yüksek görünüyor değil mi?

BA: Oldukça yüksek.

ÖM: ¾’ünün İstanbul’da olması da manidar çünkü İstanbul dünyanın en büyük metropollerinden biri.

BA: Hem öyle hem de Türkiye yetişkin nüfusunun artık yüzde 21’i İstanbul ama aynı zamanda ekonomik dinamiklerin yüzde 50’den fazlası, sosyal ve kültürel sermayenin de herhalde zaten ¾’ü belki de biraz daha yüksek denebilir İstanbul. Dolayısıyla Açık Radyo izleyicisi de o sosyal kültürel sermaye, ülkenin sosyal kültürel sermayesinin en önemli parçalarından birisi. Her ne kadar iktidar tarafından çok beğenilmeseler ve rahatsız ediliyor olsalar da, ülkenin yönetim kapasitesi hala bu kitlede.

ÖM: Evet.

AK: Şimdi de bir takım pratikleri kısaca geçelim. yüzde 44’ü zaten sürekli online dinleyicilerin, yüzde 25’i de günde 2-3 saat, yani yüzde 69-70’i, 10 kişiden 7’si zaten gün içerisinde sürekli bir online olma hali, internete erişme, interneti takip etme halinde, sosyal medyayı da etkin kullanıyorlar Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Mesela en fazla beyan edilen Whatsapp, 10 kişiden 8-9’u (yüzde 88) Whatsapp’ı kullandığını söylüyor. Youtube, Instagram, Facebook diye sırayla gidiyor. ‘Sosyal medya hesabım yok’ diyen yok zaten Açık Radyo dinleyicileri arasında ama Türkiye’de yüzde 28’lik grubun sosyal medya hesabı yok, internet erişimi zaten yok.

ÖM: 1/3’üne yakını yani Türkiye’nin ¼’ünden biraz fazlası

BA: ¼’üne yakın, tabii bizim Türkiye sayılarımız kırları da kapsıyor, dolayısıyla hala Türkiye nüfusunun yüzde 7’sinin köylerde veya yüzde 16’sının nüfusu 2000’nin altında olan yerlerde yaşadığı düşünülürse, aslında yüzde 72 internet erişimi fena değil ama özellikle biz bir yandan Açık Radyo anketinin dışında elimizdeki Türkiye verileriyle harmanlayarak konuşuyoruz, gençlerde, 30 yaş altı gençlerde artık internet erişimi de, hatta akıllı telefon sahipliği de yüzde 100’e erişmiş durumda. Bu çok önemli bir şey. İkincisi sizin de, izleyicilerin de dikkatinizi çekmek istediğim bir şey, bu sosyal medya meselesi. Sosyal medya her türlü boyutuyla konuşuluyor yararlı mı zararlı mı diye, Facebook’takilerin profili farklı, Twitter’dakilerin farklı falan denebilir, bütün bunlar tartışmaya da değer şeyler ama bizim gözlemlediğimiz diğer bütün araştırmalarımızdan şöyle bir mesele var, sivil toplum dediğimiz ya da hayata müdahale etme çabasıyla ama hak temelli ama dayanışma temelli örgütlenmelerin yeni bir modellemesi, özellikle Whatsapp. Buna dikkatinizi çekmek isterim, çünkü Whatsapp hem yeni bir örgütlenme modeli hem de sivil toplum dünyasındaki gelişmelerin önemli bir vaka analizi, laboratuvar alanı gibi bir şey. Çünkü bizim gözlemlediğimiz sivil toplum Türkiye’de özellikle hak temelli örgütlenme ve hak temelle mücadelelerde yerelleşiyor birincisi, yani artık ulusal diyelim hani İnsan Hakları Vakfı ile insan hakları mücadelesi yapmak daha ulusal düzeyde yerine işte Cerattepe’de ya da Yırca köyünde yahut Bodrum’un betonlaşması konusunda veya Antalya’nın içme suyu konusunda daha yerel eylemlilik alanına doğru kayıyor sivil toplum. Önemli değişimlerden bir tanesi bu Türkiye’de son yıllarda. Bu bağlamda da Whatsapp gibi özellikle başta Whatsapp olmak üzere sosyal medyayı sivil toplumla, hani dernek, vakıf, inisiyatif, platform, vb. gibi formların içinde yeni bir form. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda çok önemli olacak.

ÖM: Evet ben de burada izninizle bir ufak uluslararası alandan ilavede bulunayım, bu özellikle gençlerde hatta ilkokul öğrencilerine kadar inen çocuklarda çevre krizini, iklim krizini önlemek üzere ya da politikacıları, karar alıcıları ona itmek üzere yapılan dünya çapında bir hareket başladı ve hızla yükseliyor. Bu Cuma büyük bir şey bekleniyor Avrupa’da, 15 Mart’ta da bütün dünyada öğrencilerin, gençlerin sokağa fırlaması gibi bir durum. Onlar da sürekli olarak işte bu tip uygulamaları yapıyorlar, yani Whatsapp ve sosyal medya araçlarından tam bir örgütlenme gerçekleştiriyorlar. Ben çok yetişemiyorum ama Can’ın sayesinde takip etmeye çalışıyoruz.

BA: Doğru, kaldı ki öğrenciler dediğiniz için söyleyeyim, bir yandan da genel memleket haline de değinerek konuşuyoruz, özellikle okul aile birlikleri gibi bizde bazı imkanlar ya da Whatsapp’ın teknolojik imkanları falan gibi yeni örgütlenme alanları var ve Türkiye’de henüz bunların ‘bizim akvaryum’ dediğim, işte Açık Radyo izleyicilerinin de dahil olduğu dünya içinde henüz çok daha öneminin belki de farkında değiliz. Yani karşılaştığımız bu medeniyet savaşı ya da kutuplaşma yahut bu ‘küresel arabuzul dönem’den çıkış için sokaklarda, gündelik hayatta ağırlığımızı koymak için bir fırsat alanı okul aile birlikleri meselesi. Ama henüz onun da çok farkında değiliz.

ÖM: Evet çok önemli bu.

AK: Haber takibi ve bir takım yine pratiklerden devam edelim, ardından Açık Radyo’yu ne şekilde nerede dinliyorlar? Onlara zamanımız kalmayacak yoksa. Bir kere aktif internet kullanıcısı dinleyiciler ve kendi özel haber alanlarını, haber kaynaklarını yaratıyorlar. Birkaç yanıt vermişler bu soruya, yani çoklu yanıt aldık. Öncelikli olarak tüm Türkiye’de en yaygın haber takibi mecrası yüzde 72 ile televizyon ama Açık Radyo dinleyicisinin birincil haber kaynağı internet. İnternet siteleri söyleniyor, T24 çoğunlukla söylenmiş, Twitter var ama en dikkat çekici burada yüzde 14’le doğrudan “Açık Radyo ve Açık Gazete” demişler, yani haberleri sabah buradan alıyorlar ya da Açık Radyo web sitesinden alıyorlar, web sitesini de etkin kullanıyorlar.

BA: Bütün ülkede zaten haber programları, haber ve siyasi tartışmalar, hatta televizyon izleme düşüyor. Özellikle benim ‘bizim akvaryum’ dediğim kitlede eğitimli kümelerde televizyondan uzaklaşma var. Dolayısıyla haber kaynağı artık internete dönmüş durumda. Daha da vahim önemli bir başka bulgu, yine Türkiye genelindeki başka bir bulgumuz, herhangi bir bilgi ya da haber aldığı anda teyit etmek için nereye bakar, bu bilgi doğru mu ya da haber yahut dedikodu diye yüzde 50’lere düşmüş durumda “Televizyonu açarım, bakarım, kontrol ederim” diyenler ki bu 2013’te örneğin yüzde 75’in üzerindeydi.

ÖM: Evet bir de çok yüksek oranda televizyon seyreden bir nüfusu olduğu halde dünyada.

BA: Öyle olduğu halde bir küme tamamen televizyondan ve hatta ana akım medyadan, gazetelerden ve televizyondan uzaklaşıyor.

ÖM: Dünyada en çok televizyon seyreden ülkeyiz.

BA: Bu da büyük sürpriz değil aslında, yaşadığımız sürece hepimiz tanığız, içindeyiz.

AK: Hızlıca etkinlik katılımına geçelim, mesela Açık Radyo dinleyicilerinin yüzde 95’i son üç ay içerisinde bir etkinliğe katılmış, bunlar sıralamasıyla sinema, konser, doğa yürüyüşü, sergi diye devam ediyor ama Türkiye’yi değerlendirdiğinizde yüzde 58’i hiçbir etkinliğe katılmamış son üç ayda son sorduğumuzda yüzde 42’si etkinliğe katılmış, Açık Radyo dinleyicisi yüzde 95.

ÖM: Evet bu çok yüksek.

AK: Bu nerede yaşadıklarıyla da ilgili olabilir, erişimle de ilgili olabilir, ilgiyle de ilgili olabilir tabii ki. Spor yapan da bir kitle, yüzme, yürüyüş, bisiklet gibi, bir bisikletçi grubu var. Biz anketi açarken seçenek olarak bisikleti koymayı unutmuşuz, biraz da dayak yedik tabii!

BA: Orada ilginç bir şey var tabii, Açık Radyo dinleyicileri spor yaparken hep söylediği yani alışılmışın dışında diyelim ya da büyük kitlelerin yaptığının dışında sporlar yapıyorlar ama izlemeye dönünce ülkeyle hep beraber futbol izliyorlar.

ÖM: Evet öyle!

AK: Futbol, basketbol ve tenis takip ediliyor daha çok. Açık Radyo’yu böyle hemen hemen her gün dinleyen bir yüzde 57’lik grup var, haftada birkaç gün diyen de 28 var. Yani toplamında yüzde 85’i hafta içerisinde sürekli Açık Radyo dinliyor, haber alıyor.

ÖM: Bu bizim için müthiş bir haber tabii çok heyecan verici, gerçekten ‘hiç kimse kendini övmüyorsa sen kendini öv’ faslında geçebilecek bir şey çünkü rakamlar ortada.

BA: Ama ‘Marifet iltifata tabidir’ diye bir laf var ya onun için kendinizi de hırpalamayın bu konuda; çok değerli ve önemli bir iş yapıyorsunuz.

ÖM: Çok teşekkür ederiz. Yani yüzde 50’nin her gün sürekli radyo dinliyor olması dünyada çok sık rastlanan bir oran değil.

AK: Yüzde 57.

BA: Sadakat çok yüksek.

AK: Evet gündelik hayatın bir parçası Açık Radyo dinleyiciler için ve bu kişilerin, dinleyicilerin yüzde 54’ü de canlı takip ediyor, podcast dinleyicisi de var, yüzde 8 sadece podcast dinleyen, yüzde 38 de “Hem yayınları hem de podcast’leri dinlerim” demiş. Tabii bu çalışma durumuna göre, büyük şehirin dinamiklerine göre değişkenlik gösteren bir husus. %46’sı “evdeyken dinliyorum” diyor, yüzde 32 “Araç kullanırken, trafikte", yüzde 9’u "Toplu taşımada", yüzde 13’ü de “İşyerinde, okulda dinlerim” demiş radyoyu. Yaş gruplarına baktığımızda gençler daha çok toplu taşımada, okuldu dinliyor, ev her zaman birincil alan hem gün içerisinde.

BA: Ev ve ulaşım. Yani saat saat izleyen, saatler de var elimizdeki veride, ağırlıklı olarak saban 8’le 10 arası diyenler yüzde 65. En başta Ali’nin özetlemeye çalıştığı demografik verilerdeki o yalnız yaşayanlar veya partneriyle ya da eşiyle yaşayanların ağırlığı da dikkate alınırsa ve yine bu saatler verisi, çünkü gece de dinleme oranları oldukça yüksek, bizim gözlediğimiz ya da yorumumuz şudur, Açık Radyo kendi izleyicileri, özellikle sadık izleyicileri gözünde yoldaş.

ÖM: Bu çok önemli.

BA: Yani o yalnız hayatın ya da sade hayatın diyelim, yani bir de çocuk sesinin fazla olmadığı bir hayat içinde Açık Radyo’nun sesi, Açık Radyo programcılarının sesi Açık Radyo izleyicilerinin yoldaşı bizce ve öyle hissediyorlar zaten bütün ankete katılım ve diğer konulardaki yorumlarından falan da onu gözlüyoruz. O yoldaş olma hakkı ve hukuku içinde de müdahil olmaya çalışıyorlar. Bunun çok değerli bir ilişki biçimi olduğunu sanıyorum.

ÖM: Benim de duyduğum en hoş ve etkileyici değerlendirme bu, yani yeni değerler, Açık Radyo her zaman bir komunüte radyosu, topluluk radyosu olmaya çalıştı bağımsız bir medya organı olarak ve her zaman da bu toplumu yeniden bir müşterekler üzerinden, ancak tek şansımızın müşterekleri örgütleyerek kurtulmak olduğunu, kurtulabileceğimizi söylüyordu. Onun için bu sözünü ettiğiniz şey bizim çok büyük bir değer taşıyor. Üstelik de Dünya Radyo Günü’nde UNESCO’nun da söylediği tam bu işte; 'toplulukları bir araya getirmek' dediği, o zaman uyuyor.

BA: Açık Radyo kendi dünyası içinde bunu başarmış, evet öyle görünüyor.

AK: Yine bu mekan ve saat ilişkisine baktığımızda, işe gidiş, okula gidiş-geliş saatlerinde etkin dinleniyor, gece geç saatlerde de daha çok evde dinleniyor. “Düzenli olarak program takip ediyor musunuz?” diye sorduğumuzda her 10 kişiden 6’sı “Evet” demiş. Burada zaten dinleme yoğunluğu 8-10 arasında yığılıyordu, program ismi de açık ara Açık Gazete çıkmış, sabahları Açık Gazete dinliyorlar, haberi de alıyorlar, bir haber alma alanı burası. Peki “İlişkiniz ne Açık Radyo ile?” diye sorduğumuzda yüzde 92’si -çoklu seçenek bu, hem dinleyici olabilir bu insanlar, hem destekçi olabilir, hem bizim gibi konuk olabilirler- “Dinleyicim” demiş öncelikli olarak, yüzde 48’i “Program destekçisi oldum” demiş.

BA: Bu da mesela müthiş bir sadakat ilişkisi.

ÖM: Yüzde 48 destekçi!

BA: Evet müthiş bir sadakat ilişkisi, yani sadece pasif izleyici ve dinleyici değil.

ÖM: Bu da yeni bir topluma giderken, işte George Monbiot’nun ‘Enkazdan çıkış’ kitabında vurguladığı gibi aidiyet hissinin yeniden kurulması şart.

BA: A ne güzel, siz ‘enkazdan çıkış’ diyorsunuz ben de ‘Bu yıkımı nasıl yaratıcı yıkıma çeviririz?’ diye kafa yoruyorum.

ÖM: Evet o noktada asıl söylenen şey de işte bu birlikte olabilmek, aidiyet, birbirimize ait olduğumuz, bu dünyaya ait olduğumuzu da...

BA: Yalnız olmadığımızı...

ÖM: Aynı zamanda çevre açısından çok önemli bu tabii. Harika bu yani %48’in destekçi çıkıyor olması.

AK: Ama tabii artabilir de sanıyorum ki.

ÖM: Evet evet.

AK: Web site kullanımından bahsetmiştik, haber alma alanı olarak görüyorlar ve yayınlarla ilgili bilgi alıyorlar web sitesinden ve podcast dinliyorlar. Bunlar hep üç başlık söyledim, 1/3 oranında bölünüyor, daha çok yayınlarla ilgili bilgi alıyorlarmış. “Açık Radyo’yu hangi mecralardan takip ediyorsunuz?” diye sorduk, Twitter, Facebook, Instagram, Youtube hesaplarını. Yüzde 44’ü hiçbir yerden takip etmiyormuş, galiba buradan duymak yeterli oluyor ama oradan da galiba iletişime geçilebilir.

BA: Ama burada tabii bir de fırsat alanı var ki Açık Radyo için ya da sizin için ödev; sosyal medya kullanımını biraz daha organize ve planlı yapmak ve daha geniş kitlelere ve özellikle genç kitlelere ulaşmak için radyodan daha ziyade sosyal medya üzerinde bir ağırlık, yeni bir politika üretmek gerekiyor.

ÖM: Evet orada da gençlere güveniyoruz tabii. Can ne diyorsun?

CT: Konuyla alakalı olan tweet’i attım biraz önce, yayından önce bahsetmiştiniz genellikle o şekilde ilerliyor bizde süreç. Ömer bey bu konuda bir tweet atalım diyor, o tweet atılıyor. Şu anda bakayım üzerine kaç tweet gelmiş? Hem sizin geleceğinizi söylediğimiz, hem saat 10’dan sonra birazdan radyo ile alakalı özel bir okumamızın olacağı tweet’ten bahsediyorum, şimdi 28 beğeni var, 4 de tekrar edilmiş olan tweet oluyor, retweet. Biraz geleneksel usulle işliyoruz ama sonuçta yeni medyada varız.

BA: Evet yeni medyada daha aktif.

ÖM: Bu yüksek bir şey mi? İyi mi yani? Yüksekse melese yok. Benim çok acemisi olduğum bir konu, bu konuda cahil olduğum açık!

AK: Son olarak “Açık Radyo’yu ne şekilde tarif edersiniz?” diye sormuşuz. “Dünya ve Türkiye gündemine açık, yeniliklere açık, modern, sıcak ve eğlenceli” diye tarif etmişler. Aslında Açık Radyo’nun kendini nasıl tarif ettiği dinleyicisine de geçmiş ya da bir ortaklaşma var burada.

BA: Bu ‘sıcak ve eğlenceli’ tanımı, yani ilk 5 tanımın içinde ‘sıcak ve eğlenceli’ tanımının olması da biraz önce sözünü ettim o yoldaşlık ilişkisine bir şeyi var.

AK: “Ne dinlemek istiyorsunuz Açık Radyo’da daha çok?” diye sorduğumuzda sanat, edebiyat, müzik, haber, bilim ve ekoloji öne çıkıyor ama tabii ki işte “Felsefe, sosyoloji konuşalım, gastronomi, biraz da mizah konuşalım” diyenler de var. Sıralaması büyüklük ve talep sırasına göre okudum, söyledim bunları. “Ne dinlemek istemezsiniz?” diye sorduğumuzda siyasi içerikler, ayrımcı içerikler, muhafazakar içerikler, dini içerikler öne çıkıyor, bir grup da “Kısıtlama yapmak istemiyorum, orada bir şeyler gelsin dinleyeyim” demiş. Biraz kaçma hali de var, herhalde Açık Radyo insanların nefes aldığı alanlar, sizin tarifleriniz var ya?

BA: Evet. Yani ben şöyle bir metafor kullanıyorum, bu büyük sihirbaz denen Hudini’nin bir filmini izlemiştim, işte o bağlıyorlar, zincirliyorlar, anahtarlıyorlar, sandığa, çuvala yerleştiriyorlar, vs. ve hepsinden çıkıyor adam, bu numarayı bulan ya da geliştiren adam. İzlediğim filmde, çok eskilerden siyah-beyaz dönemden Tony Curtis’in oynadığı bir filmdi. İzlediğim filmde buz tutmuş bir gölde bir delik açıyorlar ve adamı kilitleyerek sandığı içine bırakıyorlar. Anahtarlardan, zincirlerden ve sandıktan kurtuluyor ama buzda açılan deliği bulamıyor ve insanların gelip onu kurtarmasını beklediği süre içinde buzun büzülmesinden dolayı oluşan buz ile su arasındaki o 1-2 santimlik boşluğa burnunu dayayarak hayatta kalmaya çalışıyor. Ben bu filmden çok etkilenmiştim ve hayat mottom bu, yani hayatta hep neyle uğraşırsak uğraşalım, hangi dertle, belayla, sıkıntıyla uğraşsak da nefes alma aralıkları yaratmak, bulmak gerekiyor. Bizim genel olarak Açık Radyo’nun fonksiyonu diye tarif ettiğimiz bütün bu anketin bulgularından da bir araya getirerek söylediğimiz şey, Açık Radyo en azından ‘bizim akvaryum’un içindeki önemlice büyüklükteki bir kesim için o nefes alma aralıklarından bir tanesi. Onun için çok değerli bir kere. Yani sadece haber almaktan öte, varlığının ve evdeki ya da yolda, trafikte tek başınıza o arabalarda giderkenki, yalnızlığımızın içindeki o yoldaşlık, aynı zamanda o nefes alma alanı. Bunun bir kısmını Açık Radyo dinleyicisi olarak belki duygusal söylüyorum ama gerçekten bulgular da bunu gösteriyor.

ÖM: Çok teşekkürler.

BA: Çünkü Açık Radyo izleyicisi gerçekten ‘özel’ kendisi açısından, bütün demografik verileri de öyle ama ülkenin içinden geçtiği bu süreçte yaşadığımız bütün bu karmaşanın içinde hepimizin bir umutlanmaya da ihtiyacı var. Onun için o ‘neşeli ve sıcak’ tanımı da aslında onu ima ediyor. Umudu belki bulamıyoruz, umudu inşa etmek diye bir önümüzde asıl hepimizin ödevi var. Onun için hepimize düşen sadece Açık Radyo’ya sahip çıkmak değil ve bir yandan hayata ve bu ülkeye ve bu ülkenin geleceğine, kaderine de sahip çıkmak, onun için biraz daha aktif olmanın da yollarını üretmemiz lazım. Belki talep edilen program çeşitliliği de onu ima ediyor.

ÖM: Evet onu ima ediyor, yapacağız. Çok teşekkür ederiz. Dünya Radyo Günü’nde Konda’dan Bekir Ağırdır ve Ali Karakaş bize Açık Radyo anketinin sonuçlarını ve bize kendimizi anlattılar. Çok teşekkür ederiz.

BA: Biz de teşekkür ederiz, tekrar tebrik ediyoruz.

CT: Sağ olun.