COP24 İklim Zirvesi’nin açılışında tarihin en büyük laf kalabalığı!

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Paris sözleri de tutulmazsa zaten sonumuz Venüs!

Paris'teki İklim Zirvesi protestosundan (2015)/Reuters

Yazarınız Katowice’ye giden trenden bildiriyor ve kaçırdığı ama video yayınını yakaladığı 2018 İklim Değişikliği Taraflar Konferansı açılış töreninde neler konuşulduğunu aktararak COP24 izlenimlerini yazmaya başlıyor… 

***

Polonya’nın Katowice kentinde önceki gün başlayan Birleşmiş Milletler’in 24. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nın resmi açılışı dün yapıldı. Açılışta Polonya ve 29 ülkenin hükümet temsilcilerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ve ünlü doğa ve bilim belgeselcisi Sir David Attenborough dahil çok sayıda önemli isim konuştu. Medyaya yansıyan ana vurgu iklim değişikliğine karşı bir şeyler yapabilecek son kuşağın biz olduğumuzdu. (Obama’nın 2014’teki meşhur twiti anonimleşmiş demek ki.)

Konferansın açılış gününün sürpriz ismi ise İsveçli iklim aktivisti 15 yaşındaki Greta Thunberg‘di. Ağustos ayından bu yana İsveç’te iklim değişikliğine karşı eyleme geçmeyen hükümetleri protesto etmek için okul grevi yapan Greta’nın ilham verici konuşmasını haberimizde aktarmıştık.

Öte yandan resmi açılış konuşmalarının her zamankinden büyük bir laf kalabalığı olduğunu söylemek abartı olmayabilir. Tabii açılışlarda iklim değişikliğinin ne kadar büyük bir tehdit olduğunu söyleyen yetkili isimlerin arka odalarda anlaşmaları nasıl sulandırdığını hepimiz biliyoruz.

Önce açılışta yapılan konuşmalara bir bakalım. Ama bakarken her satırda konferansın Avrupa’nın kömür bağımlısı Polonya’da ve Polonya’nın kömür bölgesi Silzeya’nın “kara incisi” Katowice’de yapıldığını da hatırlayalım. (Zaten istemesek de hatırlatıyorlar.)

“Temiz kömürün” (!) mucizeleri!

Açılış konuşmasını yapan Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda, COP 24’ün yeni bir tarihi an olduğunu söyledikten sonra Polonya’nın sera gazı emisyonlarını 1988’e göre (neden 1988?) yüzde 30 azalttığını söyleyip (bunun nedeninin komünist rejimden kalan eski fabrikaların kapanması olduğunu, yani iklim değişikliğine karşı mücadele etmekle ilgisi olmadığını ise söylemeyip) bu “başarılarını”“temiz kömür teknolojileri” kullanamalarına bağladı. Bingo!

İkinci sözü alan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres ise konuşmasında şu noktaları vurguladı: “Bilim iklim değişikliğiyle mücadele için giderek daha kararlı olmamız gerektiğini ortaya koyuyor, ama yeterince hızlı değiliz. Oysa Paris Anlaşması bu dönüşümün çerçevesini sağlıyor. ‘Küresel iklim kaosunu’ durdurmak için kolektif sorumluluk almamız gerek. Bunun için de politik irade ve uzak görüşlü liderlik gerekiyor.” Oldukça çarpıcı ve her COP’ta BM genel sekreterlerinin konuşmalarınıın sertlik dozu artıyor (Guterres kaos dedi!), tıpkı küresel sera gazı emisyonları her sene artmaya devam ettiği gibi.

Polonya Çevre Bakanı Henryk Kowalczyk ise Katowice Konferansı’nda Paris Anlaşması’nın hayat bulacağını zarif bir şekilde belirtti. (Ancak, COP başkanı bu yıl alışılageldiği gibi ev sahibi ülkenin Çevre Bakanı değil, bu kez Enerji Bakanı COP Başkanı oldu. Neden acaba?)

Dünya Bankası’nda 250 milyar dolar!

Dünya Bankası’nın CEO’su Kristalina Georgieva da açılışta konuşan önemli isimlerden bir diğeriydi. Obama’nın sözünü (“Biz iklim değişikliğinden etkilenen ilk, durdurmak için bir şey yapabilecek son kuşağız”) tekrarlayarak manşetleri süsleyen Georgieva, bankanın iklim eylemi için 50 milyarı uyum için olmak üzere 200 milyar dolar ayırmaya niyetlendiklerini müjdeledi. (Bana parayı vereni söyle, sana nereye gideceğini söyleyeyim!) Bu arada Dünya Bankası bundan böyle tüm yatırımlar için gölge karbon fiyatı uygulayacakmış. (Tabii, yeter ki gerçek karbon fiyatı olmasın.)

COP 24 Başkanı, Polonya’nın Enerji Bakanı Michal Kurtyka ise konferansın yapıldığı bölgenin ve özellikle Katowice’nin derin bir dönüşümden geçtiğini söyledi. Ancak vurgusu bu dönüşümün “adil” olması üzerineydi. Yani bölge halkı bu dönüşümden zarar görmemeliydi. Gerçekten de öyle. Ama bunu söylerken Polonya’nın en radikal iklim hedefinin 2030’da enerjisinin kömürden elde edilen kısmını yüzde 60’a “düşürmek” (şu an yaklaşık yüzde 80) olduğunu söyledi mi? Söylemedi.

Kurtyka, konuşmasında ayrıca ormanların karbonu tutmasından (Avrupa’nın son kalan doğal ormanları olan Bialowieza Ormanlarını kesmeye devam ettiklerini söyledi mi? Onu da söylemedi) ve tabii elektrikli arabalardan da söz etmeyi unutmadı. Ama her seferinde Polonyalı kömür işçilerine vurgu yapmayı da ihmal etmeyerek. (Bu oylar nereden geliyor sanıyorsunuz?)

Adil dönüşüm mü, yavaş dönüşüm mü?

Polonya’nın bu yılki stratejisinin adil dönüşüm vurgusu olduğu söylenebilir. Aşırı sağcı bir iktidar sayılabilecek Polonya hükümeti, sol bir söylemi iklim eylemsizliğinin üzerini örtmek için başarılı bir şekilde kullanmaya başladı yani. (Yükselen Avrupa aşırı sağı en sonunda iklim politikalarına da hâkim oluyor denebilir mi acaba?)

Açılışta Polonya Devlet Başkanı Duda’nın ilan ettiği “Dayanışma ve Adil Dönüşüm İçin Silezya Deklerasyonu” Silezya gibi kömür bölgelerinde yaşayan halkı mağdur etmeden ve yeni istihdam imkanları sağlayarak kömürden yenilenebilir enerjiye geçişin önemine vurgu yapıyor. Ancak bu adil dönüşüm vurgusu bir yandan da giderek hızlanması gereken iklim eylemini yavaşlatmayı ve Paris Anlaşması’ndaki taahhütlerin güçlendirilmesini engellemek anlamına gelebilir mi? Bunları önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Uygarlığımız yok olabilir, ama bunda telaş edecek bir şey yok!

Açılışın en medyatik ismi ise BBC’nin kıdemli belgesel sunucusu 92 yaşındaki Sir David Attenborough idi. Birleşmiş Milletler’in yeni numarası olan “halkı çözümün parçası yapma” fikrini sunan Sir Attenborough’un “Zaman hızla tükeniyor, eğer hemen harekete geçmezsek uygarlığımız yok olabilir” vurgusu bütün gazetelerin manşetlerine geçecek kadar çarpıcıydı.

Ancak uygarlığın yok olması ve bunun için kalan süre (örneğin IPCC’nin son raporuna göre 1,5 dereceye belki de 12 sene kalmış olması) ile salondaki yüz ifadeleri ve ses tonlarındaki sakinlik (ya da örneğin insanların bu sözleri dinlerken cep telefonlarından whatsapp mesajlarına bakması) arasındaki çelişki bu sözlerden daha çarpıcı bulunabilir. Her yeni belgeselinde “doğanın mucizelerini” hâlâ huşu içinde anlatarak bir anlamda ekolojik yıkımın çarpıcılığını maskelemeye devam eden Sir Attenborough’un da kendi söylediklerine gerçekten inanıp inanmadığı da ayrı bir soru işareti tabii.

BM’nin halkı çözümün parçası yapmaya yönelik yeni girişimi ise ayrı bir rezalet. Bu amaçla Facebook’taki sayfasında bir uygulama başlatan Biirleşmiş Milletler halkı duş süresini 5 dakikayla sınırlandırmaya, geri dönüşüm yapmaya ve ampullerini değiştirmeye çağırıyor. Biz bu önlemleri almaya ikna olursak “uygarlığımızı” kurtaracaklarını düşünmek için oldukça saf olmaları gerekir elbette, ama ne Guterres ne de Sir Attenborough saf.

Küçük ülkelerin devlet başkanları geçidi

Açılışa 29 ülkenin devlet veya hükümet başkanları katılmıştı. Bunların arasında Makedonya, Nauru, Botswana, İsviçre, Letonya, Bulgaristan, Lüksemburg, Slovenya ve Finlandiya sayılabilir. Bu ülkelerin sera gazı emisyonlarının toplamını hesaplayarak Katowice Konferansı’na dünya liderlerinin verdiği önemi belirleyebilirsiniz.

IPCC raporu ve iklim felaketleri başrolde

Beklendiği gibi bu sene bütün konuşmalarda IPCC’nin geçen ay yayınlanan 1,5 derece özel raporu ve başta Kaliforniya’daki orman yangınları olmak üzere sayısı ve şiddeti giderek artan iklim felaketleri vurgulanıyor. Emisyonlar böyle devam ederse 1,5 dereceye 12 ile 34 yıl arasında değişen bir süre kaldığını vurgulayan IPCC raporunun Katowice öncesine yetiştirilmesi bunun için önemliydi. Gerçekten de hem bu rapor hem de iklim felaketlerinin de haber olmaya devam etmesi sayesinde 2 derece oyalamasından kurtulmaya başlayabilirmişiz gibi görünüyor. (1,5 derecenin G20 zirvesinde bile anılması önemliydi örneğin.)

Ancak küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında durdurmak için mevcut küresel emisyonların 2030’a kadar yarıya düşürülmesi gerektiği pek de söylenmiyor, çünkü bunu söylerseniz ülkelerin Paris Anlaşması’na verdiği taahhütlerin ne büyük yalan olduğu ortaya çıkacak. Bildiğiniz gibi Paris öncesi sunulan niyet beyanlarının toplamı dünyayı temiz bir 3-3,5 derece ısıtacak. Yanlış anlaşılmasın, sözlerin tutulmaması değil, harfiyen uygulanması bu düzeyde bir ısınmayı garanti ediyor. Paris sözleri de tutulmazsa zaten sonumuz Venüs!

Katowice’de müzakereler ise kaldığı yerden başladı. Nerede kalmıştı, nereye doğru gidiyor, bu da bir sonraki yazının konusu olsun.

Ümit Şahin – Yeşil Gazete