Açık Gazete: 9 Ekim 2018

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

‘HEMEN HAREKETE GEÇİN, APTALLAR!

Birleşmiş Milletler İklim Paneli, 3 yıldır beklenen raporunu –kelimenin tam anlamıyla– patlattı sonunda: Sadece 12 yılımız kalmıştı! Yani, insanlık olarak iklim krizini yavaşlatıp hafifletmemiz ya da küresel felaketle yüzyüze kalmamız arasındaki seçimi yapmak zorundaydık. O müthiş son noktaya varmamız için önümüzde sadece 12 yıl vardı. Hatta belki de 10! Artık raporun neresinden tuttuğumuza bağlı.

 

Küresel felaket derken, artık çok iyi bildiğimiz  –ya da da bir türlü bilmek istemediğimiz– şeyler işte: Ölümcül çöl kurakları, Nuh tufanını aratmayacak seller, medeniyetin merkezlerini oluşturan liman şehirlerini yalayıp yutacak deniz seviyesi yükselmeleri, ortalığı kasıp kavuracak sıcak dalgaları...

 

Ve gerisi: İnanılması güç bir sefalet ve yoksulluk artışı; yüzmilyonları bulması beklenen tarihî göç dalgaları; müthiş gerginlikler, çatışmalar ve korkunç savaşlar, belki nükleer savaş... Ve, tümünün önünü almaya girişmek için sadece 12 yıl! Belki de 10! İnsanlığın, birçok başka canlı türünü de beraberinde götürerek yokoluşa sürükleneceği Altıncı Kitlesel Yokoluş çağını engellemek için 10 yıl.

 

Yıldırım hızıyla arş-ı âlâya kadar uzanacak kapsamda değişim ve dönüşüm ihtiyacından bahsediyor rapor özeti: Enerji sistemlerinde, toprak (arazi) kullanımında, kentlerin tasarlanmasında, endüstrinin şekillendirilmesinde, ulaşım yapısında, binaların yapımında dönüşüm. Belki de devrimci bir dönüşüm!

 

Yapılabilir mi? Bilimsel olarak evet. Bu hâlâ ve pekâlâ mümkün. Raporu hazırlayan öncü bilim insanları böyle diyor. Peki siyasi ve sosyal olarak? Zor sorduk, değil mi? Kömür, petrol, gaz çıkarmaya hayır diyecek; kömürü, petrolü, gazı finanse etmekten derhal vaz geçecek; adil bir geçiş sağlayarak mevcut fosil yakıt üretimini gözetim altında azaltıp bitirecek iklim liderleri aranıyor.

 

Bu liderler arasında Paris iklim anlaşmasından çıkacağını açıklayan, her türlü regülasyonu kaldıran ABD yöneticileri yok. Paris anlaşmasından çıkacağını, çevre bakanlığını kaldıracağını, yerli topraklarını madencilere açacağını, Amazon yağmur ormanlarına beton otoyollar döşeyeceğini, kereste ve biftek lobileriyle işbirliği yapıp Greenpeace ve WWF gibi çevre kuruluşlarını Brezilya’da yasaklayacağını açıklayan, ülkede başkanlığın en güçlü adayı Jair Bolsonaro yok. Dünyanın en büyük LNG tesislerini, devasa katran kumu madenleriniaçmayı, boru hattı şirketini satın almayı planlayan Kanada yöneticileri yok. 12 bin yıllık kadim ormanları yok edip yerine en kirli fosil yakıt linyit yataklarını işletmeye açan Almanya yönetimi yok. Kaya çatlatma yöntemiyle kaya gazı işletmelerine izin vermeye hazırlanan, 3. hava limanı pistini açmaya çalışan Birleşik Krallık yöneticileri yok. Dünyanın 7. büyük fosil yakıt salıcısı olan ve olanca zenginliğine rağmenm, eriyen buzların altında yeni petrol arayışlarına giren Norveç yönetimi yok. Paris anlaşmasını onaylamayı reddeden, Dev hava limanları açıp, kömür yakıtlı termik santralleri ülke çapında yaymaya, dünyanın en eski kentlerinden kadim İstanbul’un topografyasını sonsuza kadar değiştirecek kanal projesini gerçekleştirmeye çalışan Türkiye yönetimi yok. Dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz devlet şirketleri adına eriyen buzların altında petrol sondajlarına girişen Rus liderler; bir yandan güneş enerjisine yatırım yaparken her yere yeni kömür ocakları açan Çinli, Hintli, Avustralyalı liderler de sırra kadem basmış sayılabilir.

 

“İklim liderleri dediğimiz kişilerin karşılaşmak zorunda olduğu riya örneklerinden bazıları bunlar işte” diyor aktivist- yazar Hannah McKinnon.

(http://priceofoil.org/2018/10/08/breaking-the-2-degree-habit-why-1-5-is-critical/)

 

Ve dünyanın en önemli çevre kuruluşlarının ortak imzasını taşıyan Lofoten Bildirisi’nde yer alan şu cümleyi hatırlatıyor: “Fosil yakıt geliştirmeye son verme ve mevcut üretimin azaltılmasını yönetmede öncülük etmenin zengin fosil yakıt üreticilerinin acil sorumluluğu ve ahlaki yükümlülüğü olduğunu beyan ederiz.”

(http://www.lofotendeclaration.org/)

 

Aslında acil sorumluluk ve ahlakî yükümlülükte öncülük elbette zengin kömürcüler, petrolcüler, gazcılar olmalı ama yerleşik medya da bu konuda şairin dediği gibi “hainliğe devam ediyor hâlâ”. Sadece Türkiye’den birkaç örnek yetebilecek: Elimizden geçen 11 günlük gazetede canlılar aleminin bu ölüm kalım meselesinin kapak sayfalarında nasıl ele alındığına (ya da alınmadığına) bakarsak, görürüz belki. Alfabetik sırayla gidersek iklim yıkımı haberine ait tablo şöyle:

 

Akşam: 1. Sayfada bu haber yer almıyor.

Birgün: “Yarım derece yaşatır”: Buzul resimli 1,5 sütun, 11 satır (devamı: son sf.)

Cumhuriyet: “Küresel ısınmaya dur demek için son 10 yıl – BM’den ‘Bedeli ağır olacak’ uyarısı”: sol alt köşede 2 sütun, 7 satır (devamı, son sayfa)

Evrensel: 1. sayfada bu haber yer almıyor.

Hürriyet: “12 Yıl kaldı – Küresel ısınmayla ilgili rapor tüm insanlık için ürkütücü tabloyu ortaya koydu/Göç ve sürgünler artacak”: 3 sütun, 7 satır (devamı son sf.)

Karar: 1. sayfada bu haber yer almıyor.

Milliyet: 1. Sayfada bu haber yer almıyor.

Sabah: 1. Sayfada bu haber yer almıyor.

Sözcü: 1. Sayfada bu haber yer almıyor.

Star: 1. Sayfada bu haber yer almıyor.

Yeni Şafak: 1. Sayfanın en altında 4 kelime: “2030’da Küresel felaket bekleniyor”

 

Yaklaşan kıyamet karşısında insanlığa ve canlılar alemine 12 yıl mühlet biçen bilim dünyasına Türkiye’de merkez medya gazetelerinin “ilk onbir”inin tepkisi de böyle.

 

Greenpeace yetkilisi Kaisa Kosonen, meseleyi gayet koymuş: “BM iklimbilim insanları büyük harflerle ‘HEMEN HAREKETE GEÇİN, APTALLAR!’ demek istiyor ama bunu gerçekler ve rakamlarla kibarca ifade ettiler.” 

(BBC Türkçe, Açık Radyo, “Günün Sözü”)

 

Herkese hitap etmiş, güzel söylemiş doğrusu.

 

 

Vakanüvis ÖM