Açık Gazete: 5 Nisan 2018: Işıklı Yıldızlara, Güneşli Avlulara, Barışa ve Bahara Dair...

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

5 Nisan tarihli Açık Gazete programında memleketinhaline dair ele aldığımız haberlerin ardından bir günlük değerlendirme yazısı:

Sulh Ceza Hakimliğinin “ikramlık lokumların arbede sırasında yere dökülmesinin  silahlı örgüt lehine propaganda” olarak yorumladığı ve “toplumda oluşan refleks ve infial durumu dikkate alındığında ölçülü” bir karar olduğu gerekçesiyle tutuklanmalarına hükmettiği 9 Boğaziçili öğrenciden biri olan Agah Suat Atay’ın babası Cumhur Atay, Adliye binasının önünde, oğlunun arkadaşlarına şöyle hitap ediyor:

“Oğlumla gurur duyuyorum, ağzından çıkan her lafın arkasındayım Annesi de öyle. İnançlarınız neyse ondan ödün vermeyin, çünkü biz haklıyız. Bunlar yatar çıkar, siz daha gençsiniz. Ömrünüzde birkaç ay hiç önemli değil. Geç mezun olmak da hiç önemli değil, ister bir, ister iki sene... ama siz ömrünüzün sonuna kadar başınız dik yaşayacaksınız. Bizim anne baba olarak sizin desteğinize ihtiyacımız var. Bunu arkadaşlarınıza da anlatın.”

 

Tutuklanan öğrencinin annesi Ayşe Atay ise şunları anlatıyor:

 

“Tutuklu çocuklarımızın hepsinin ailesini gördüm. Hiçbir suç isnat edilmeyecek kadar aydınlık ve bu ülkenin geleceği gençler. Bizim çocuklarımız dil, din, ırk gözetmeksizin insan hakları doğrultusunda yaşayan bireyler. Anne olarak son derece üzgünüm. Oğlum çok duyarlı, vicdanlı, içten ve empati yapabilen bir insandır. Okuldan hocaları arayıp ‘böyle bir çocuk yetiştirdiğiniz için gurur duymalısın’ diyerek takdir ettiler... Üzüldüklerini ama bireysel olarak birşey yapamadıklarını söylediler.”

 

Bir başka tutuklu öğrenci Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Nazım Yılmaz da evrende yıldızları söndürmenin neden imkânsız olduğunu şöyle anlatıyor:

 

 “Çocuklarımızın yaptığı şey sadece barışı savunmak.... Çocuklarımızın ilişkilendirilmeye çalışıldığı yok şu örgüt yok bu örgüt, gerçekten ahmakça. Çocuklarımız öğrenci... Bize, akla, bilime ve özgürlüğe yönelik bir gözdağı. Cezalandırılırken de hukuksal bir şeye dayandırılmadığını biliyoruz... Çok yakın sürede bırakılacaklarını düşünüyoruz. Ortada bir suç yok. Biz çocuklarımızı çok iyi tanıyoruz. Onlar bu ülkenin kutup yıldızları. Onları söndürmeleri mümkün değil. Nerede olurlarsa olsunlar o ışığı yayacaklardır.”

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/953793/_Yildizlari_sonduremezsiniz_.html http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/953848/Kabul_edin_ki_bu_gencler_sizden_zeki.html

 

103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Gar katliamı davasının yeni celsesinde söz alan mağdur avukatlarından Sevinç Hocaoğulları, IŞİD üyesi Ahmet Güneş’in bir kişiyi infaz ederkenki görüntülerine rağmen mahkeme tarafından 9 ayda serbest bırakılmasını şöyle hatırlatıyor:

 

“Bu yargılamanın başladığı andan itibaren kolluk ve yargı görevini yapsaydı, katliam açığa çıkardı. Bu ülkede ‘barış’ derseniz örgüt üyeliğinden yargılanırsınız; ancak, insan öldürdüyseniz, 9 ay ceza yattıktan sonra serbest bırakılırsınız...”

https://www.birgun.net/haber-detay/10-ekim-davasinda-sekizinci-durusma-asker-ilhami-bali-ya-sihim-demis-210675.html

 

15 Temmuz darbe girişimi sırasında İstanbul’daki Tuzla Orhanlı Gişeleri’nde bulunan Hava Harp Okulu öğrencileri, yargılandıkları davada karar öncesi son savunmalarını yaparken, bir tutuklu askeri öğrenci şunları söyledi:

 

“Öğrencilerin önceden belirlendiği iddia ediliyor...Yer alan listede ‘50 Harbiyeli’ denilerek Harbiyeliler sadece sayı ile ifade ediliyor. Bu da bizim özel bir durum ile seçilmediğimizin kanıtıdır... Tarihte ilk defa bir darbe girişiminden dolayı hiçbir rütbesi olmayan öğrenciler yargılanıyor...Şu anki başbakanımız Binali Yıldırım ’80 darbesinde askermiş; komutanlarının isteği üzerine askeri yürüyüşte yer almış. Peki, bu durumda biz başbakanımıza darbeci diyebilir miyiz? Hayır. Ona darbeci diyemediğimiz gibi bize de denilmemeli.”

https://bianet.org/bianet/insan-haklari/195800-tutuklu-hava-harp-okulu-ogrencileri-son-savunmalarini-yapti

 

 Hakkında bir iddianame olmaksızın 155 gündür tutuklu bulunan insan hakları aktivisti, iş insanı Osman Kavala, Silivri Cezaevi’nden yazdığı mektupta, artık iletişim kısıtlamasının kaldırıldığını belirtip baharın cezaevine yansımalarını şöyle anlatıyor:

 

“Durumumdaki önemli değişiklik, avlumdan güneşin görünmeye başlaması. ... Getirdiklerini göremesek de, kokularını alamasak da, bahar cezaevi avlularında da hissediliyor.... Buna karşılık, yargıyı etkisi altına alan kötü hava şartlarında bir değişiklik hissedilmiyor... darbeyle, şiddetle alakası olmayan bir sürü insan hâlâ içeride. ... OHAL olağanüstü suçlamalar ve mağduriyetleri olağan hale getiriyor. OHAL’in gölgesi anayasanın üzerinden kalkmadıkça avlularda hissedilen baharı yaşamak mümkün olmayacak gibi...”

https://bianet.org/bianet/insan-haklari/195807-osman-kavala-dan-mektup-var

 

Avrupa Konseyi, 2017 yılında AİHM’nin kara listesinde Türkiye’nin 2. sırada olduğunu, yani kararlarını uygulamayan ülkeler arasında Rusya ile birlikte başı çektiğini, ülkenin –vergi verenlerin cebinden– geçen yıl 11 milyon 600 bin euroluk tazminat ödediğini açıkladı. İşte işbu günün vakayinamesi de, yukarıdaki sözlerden oluşuyordu.

Haliyle.

Vakanüvis ÖM