Açık Gazete: 5 Haziran 2018

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Türkiye’de İklim ve Çevre Şeytan Üçgeni: Ahalinin %75’inden Fazlası Kaygı İçinde!

5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle önemli araştırma sonuçları ve toplu çağrılar yayınlandı. Bunlardan üçünü paylaşalım istedik.

İklim Değişikliği ve Yenilenebilir enerji:

“Türkiye’de İklim Değişikliği ve Enerji Tercihleri Araştırması”na göre katılımcıların 4’te 3’ü iklim değişikliği konusunda endişeli. Katılanların yüzde 68’i “nükleer” santrala karşı. Nükleer santrallara karşı olanların yüzde 80’i CHP’li iken yüzde 62’si AKP’li. Nükleer yerine önerilen ise güneş ve rüzgâr enerjisi.

Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın imzalı, Hürriyet’in imzasız haberlerine göre:

“Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı ve Enerji Tercihleri Araştırması”, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Ankete katılanların 4’te 3’ü iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu belirtiyor. Toplumda iklim değişikliği yaşandığı konusunda, % 86 gibi muazzam denebilecek oranda bir konsensüs (oydaşma) görülüyor. Katılımcıların dörtte biri Türkiye’de hükümetin iklim konusunda gerekli önlemlerin alınacağına hiç ihtimal vermiyor. Araştırmanın belki en çarpıcı sonuçlarından biri de çeşitli siyasi görüşteki yurttaşların nükleer enerjiye karşı olduklarını söylemeleri. Türkiye’nin enerji konusunda tercihi ise büyük oranda güneş ve rüzgâr.

İklim Haber ve Konda Araştırma Şirketi tarafından gerçekleştirilen araştırma kamuoyuna açıklandı. 30 kent merkezi, 100 ilçe ve 147 mahalle ve köyünde yapılan anket çalışması 2 bin 595 kişiyle yüz yüze gerçekleştirildi. Araştırma çerçevesinde katılımcılara, 2017 yılında Avrupa Sosyal Anketi tarafından 18 ülkede sorulan “İklim değişikliği konusunda endişeli misiniz? Ne kadar endişelisiniz” sorusu yöneltildi. Görüşülen kişilerin yüzde 25’i “çok endişeliyim”, yüzde 50’si ise “endişeliyim” yanıtını verdi. Bu sorudan elde edilen veriler diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’nin bu soruya oldukça yüksek oranda “endişeliyim” dediği ortaya çıktı.

“Küresel ısınmanın yaşandığını düşünüyor musunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 86.8’i “evet” yanıtı verirken yüzde 10’u “hayır” dedi. “Türkiye’de sel, fırtına, aşırı sıcaklık, kuraklık gibi düzensiz hava olayları artıyor mu yoksa azalıyor mu” sorusuna, katılımcıların yüzde 76.3’ü “artıyor” diye yanıt verirken, sadece yüzde 6.5’i “azalıyor”

Ankete göre toplumun dörtte biri iklim değişikliğine karşı gerekli önlemlerin alınacağına hiç ihtimal vermiyor. Neredeyse her iki kişiden biri de bu konuda Türkiye’nin harekete geçeceğine inanmıyor.

(Cumhuriyet, Hürriyet,Yeşil Gazete, T24)

Araştırmanın tamamı için bkz: (https://www.iklimhaber.org/iklimarastirmasi2018/)

***

İklim Politikaları ve Seçimler: Siyasi Partilere ve Adaylara Çağrı

Çevre sivil toplum kuruluşları ortak bir basın açıklaması yaparak Türkiye'nin iklim hedeflerini artırması ve iklim politikalarında somut adımlar atması için siyasi partilere çağrıda bulundu.

Çevre konusunda çalışan 11 sivil toplum kuruluşu 24 Haziran 2018 Seçimleri öncesi, siyasi partiler, cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarına iklimi koruma ve en kısa zamanda Paris Anlaşmasını onaylama çağrısı yaptı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“İklim değişikliğinin etkilerine en hassas bölgelerden Akdeniz Havzası'nda yer alan Türkiye, hâlihazırda iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine maruz kalıyor; düzensiz ve aşırı yağışlardan, fırtınalardan, sellerden ve kuraklıklardan önemli ölçüde etkileniyor...

İklim değişikliği ile mücadelede bazı adımlar atılıyor olsa da, Türkiye son yıllarda iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını en hızlı arttıran ülkelerden biri.

"İklimi korumak ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için atılması gereken önemli adımlardan biri Paris Anlaşması'nın Meclis'te onaylanmasıdır. Fakat Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf 197 ülkeden 177'si Paris Anlaşması'nı onaylamışken, Türkiye henüz Anlaşma'ya taraf değildir.

“İklim değişikliğinin artık dış politika, uluslararası ticaret gibi konuların temel belirleyicisi konumunda olduğu belirtilen açıklamada, Türkiye'nin, kalkınma vizyonu, programı ve uygulamalarında iklim değişikliğini göz ardı ettiği takdirde, hem iklimi korumanın yarattığı yan faydalardan mahrum kalacağı hem de uluslararası süreçlerde belirleyici rol oynama şansını yitirecek….

“Türkiye'nin kararlı bir şekilde sera gazı emisyonu azaltım hedeflerini ortaya koyması, iklim dostu politikaları savunarak çevresindeki ülkelere liderlik etmesi ve diğer ülkelere örnek teşkil eden bir azaltım katkı niyeti açıklaması gerekiyor.”

(Çağrıda bulunan kuruluşların adları ve basın açıklamasının metni için bkz. Bianet: https://bianet.org/bianet/ekoloji/197848-siyasi-partilere-cagri-turkiye-iklim-icin-somut-adim-atmali)

***

İstanbul’un Çevre Raporu: Ekolojik Yıkım

Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul şubesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle İstanbul Çevre Durum Raporu’nu açıkladı. Raporda İstanbul’un “ekolojik yıkımın merkezi” ve “katil projelerin odağı” haline getirildiği vurgulandı. Hava kirliliği, su ve atık su, toprak kirliliği, gürültü kirliliği ve Kanal İstanbul projesi olmak üzere beş bölümden oluşan raporun tanıtımı şöyle yapıldı:

“Son 15 yıldır ekolojik yıkımın ana merkezlerinden biri haline gelen İstanbul, katil projelerin odağı olmuş durumda. Katil projelerin kıskacındaki su kaynakları ve havzalar yok edilirken, İstanbul‘un ciğerleri olan Kuzey Ormanları orman vasfından çıkarılıp imara açılıyor. Bir yanda suyun tasarruflu kullanılması üzerine nutuk atanlar, İstanbul‘un su ihtiyacının yüzde 20‘sinden fazlasını rant projeleri uğruna gözden çıkarıyor... Projelerin planlandığı bölgelerde yaşayan halkın temel geçim kaynağı olan tarım ve mera alanları imara açılıp, bölge halkına yaşam alanlarını terk etmek dışında bir seçenek bırakılmıyor. İstanbul hava kirliliği kritik bir noktadayken, katil Kanal İstanbul projesi hem İstanbul‘un ciğerlerini yerinden söküyor hem de proje yapımında ortaya çıkacak hafriyatların şehre rüzgarlar ile taşınmasını öngörüyor.

“İstanbul’un hava kirliliği karnesinin kötü olduğu kesin olarak ifade ediliyor. Ancak, amacı hava kirliliği ölçümü olan istasyonların ölçüm yapmadığı gün sayısının yüksek olması, İstanbul halkının nasıl bir hava soluduğunu bilmemizi dahi engelliyor. Sadece kirlilik limitlerini aşan günlere baktığımızda bile İstanbul‘un havasının solunabilir olmadığı görülüyor.

“İstanbul‘un atık sularının neredeyse tamamının arıtıldığını söyleyenler, halkı kandırmaya devam ediyor. Sadece ön arıtmaya tabi tutularak Marmara Denizine verilen atık sular, Marmara Denizi üzerindeki baskıyı inanılmaz derecede artırıyor ve deniz ekosistemini yok ediyor.

“İstanbul‘da yoğun bir şekilde sanayi kaynaklı toprak kirliliği görülüyor. Çoğu tarım arazisi kara yollarına, apartmanlara, havaalanlarına, alışveriş merkezlerine, sanayi alanlarına ve tesislere dönüştürülüyor ve tesislerin çoğu atıklarını gelişigüzel bir şekilde toprağa bırakıyor.

“Kanal İstanbul Projesi, 3. havalimanı projesi, kentsel dönüşüm projeleri ve benzeri yaşamı katledecek mega projelerin ivedilikle durdurulması, iptal edilmesi, bu projelerin tehdidi altında olan Küçükçekmece Lagün Havzasının ekolojik yapısının, biyoçeşitliliğin, yaşam belleğinin korunması, yaşamın sürmesi için zorunluluktur.”

(Birgün gazetesi: https://www.birgun.net/haber-detay/istanbul-un-cevre-raporu-ekolojik-yikim-yasaniyor-218438.html)

 ***                                                                                               

Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’nin ve İstanbul’un manzara-i umumiyesi işte böyle. Kaygılanmaya ve mücadeleye devam!

  Vakanüvis ÖM