Açık Gazete: 15 Ocak 2018

Yeni araştırmalar kahvenin ve onunla birlikte yoksul küçük üreticilerin de büyük tehlikede olduğunu ortaya koyuyor. Kahve üretimi daha çok ormana, daha çok arıya ihtiyaç duyarken, tam aksine, ormanlar yıkıma, arılar yokoluşa gidiyor, bazı yerlerde kuraklık kahve hasadının yarısını götürüyor. Sebepleri malûm şirket kapitalizminin kâr ihtirası ve büyük ölçüde ondan kaynaklanan küresel iklim yıkımı.
 
Ülkede Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, tarımsal kuraklık için kritik haftaya girildiğini açıkladı, şu anda kuraklıktan bahsetmenin doğru olmayacağını ama tetikte olmamız gerektiğini ima edip hepimize 1 hafta mühlet verdi: “Şu anda 1 haftayı daha yağışsız geçirirsek, tarımsal kuraklık yaşayabiliriz.”
 
“Komşu” Bakanlığın baş sorumlusu, Orman ve Su işleri Bakanı ise bu sene kuraklığın ta kendisini yaşadığımızı söyleyerek komşusunu “nakzeder” gibiydi. Ama bakanların ikisi de gayet ümitvardılar: Gıda bakanı, barajı yapıp bitirelim damlama ve yağmurlamaya girelim, kuraklığa girmeyelim mealinde konuşurken, Su Bakanı, kuraklık var ama damlama ve yağmurlama yapalım, bir de yağış bekleyelim, kurtarırız demekteydi.
 
Hukuk alanında ise ciddi kuraklık alabildiğine gözler önünde uzanmaktaydı: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun tutuklu yazarlar Altan ve Alpay hakkında verdiği hak ihlali ve tutukluluğun sona ermesine ilişkin kararına karşı, yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ni “yetki gaspıyla” suçlamasını değerlendiren hukukçular, "Türkiye kendi ayağına sıkıyor!", "yasaya karşı hile' yoluna gidildi",  “yargının varlık nedeninin bir anlamı kalmaz”,  “doğrudan AİHM yolu açılır”, “Türkiye artık hukuk devleti değil”, “iktidarın beğenmediği bir kararı almak artık imkânsız”, “artık hukuk diye bir şeyden bahsedemeyiz”, dediler.
 
Siyasetçiler de hukuk ihlallerinin siyasi ortamın kuraklığını büsbütün artıracağını söylediler: “niye mahkeme kuruyorsunuz o zaman?”, “AYM, AİHM’e gitsin”, “Kim düzeltecek bunu?” dediler.
 
İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesi, AYM'nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında verdiği karara alt mahkemelerin uymamasının 'hukuki kriz' uyarısında bulunulmasına yol açtığını vurguladı. Gazete 'bu krizin' Türkiye'nin 1949 yılından beri üye olduğu Avrupa Konseyi'ne baskı uyguladığını aktardı. Gazeteye konuşan insan hakları hukukçusu Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, "Hukukun üstünlüğü Avrupa Konseyi'nin temel taşlarından biri. Türkiye'de bir hukuk krizi olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Yargıda tarafsızlık ve bağımsızlık yok" dedi.
 
Derin ve “dört başı mamur” kuraklığın içine bodoslama dalmış durumda olduğumuz söylenebilir. GAP barajını tamamlayarak, küresel ısınmadan bahsetmeyerek veyahut yağmur duasına çıkarak bu işin içinden çıkabilir miyiz, orası bilinmez.
 
Vakanüvis ÖM