Açık Gazete: 15 Ekim 2018

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRME ZAMANI GELMİŞSE ZAMANDAN...

 

Birleşmiş Milletler’in iklim krizini araştırmadan sorumlu bilimsel kurulu olan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 1,5 Derece diye adlandırılan tüyler ürpertici raporunu 8 Ekim 2018 tarihinde yayınladı.

Hatırlanacağı üzere, dünyanın önde gelen bilimcilerinden oluşan iklim paneli 788 sayfalık devasa raporunda şu uyarıda bulunuyordu: küresel ısınmanın yıkıcı tahribatını azaltabilmek ve dünya çapında felaketin –hatta buna kıyamet bile diyebiliriz– kapsamını sınırlandırabilmek için insanlık aleminin önünde yalnızca 12 kalmıştı. Aksi takdirde, milyonlarca, belki de yüz milyonlarca insan hızla artan kuraklık, kıtlık, açlık, seller, yangınlar, göç, şiddet, çatışma ve savaş gibi tehditler altında kalacaktı.

Dolayısıyla BM Paneli, küresel ısınmayı en fazla 1,5 derece artışla sınırlı tutabilmek için, hükümetlerin hem tek başlarına, hem de kolektif olarak küresel politikalarda son derece âcil ve şimdiye kadar benzeri görülmemiş değişikliklere gitmesinin zorunlu olduğunu ortaya koymuştu. (Bu konuda bkz.: 4, 5, 6, 9, 10 Ekim 2018 tarihli Vakayinameler: http://acikradyo.com.tr/program/acik-gazete).

Bu dehşetengiz uyarının yani dünya genelinde alınacak önlemlerin duyurulmasının hemen ardından doğal olarak Türkiye de harekete geçti. Milliyet gazetesinin internet sitesinde yer alan bir son dakika haberinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Türkiye’nin izleyeceği yolu açıkladığı duyuruldu. Gökhan Karakaş imzalı haberde şöyle deniyordu:

“...Küresel ısınma artışının 2 derece yerine 1.5 derecede tutulmasının insanlık için çok önemli olduğunu dile getiren raporun ardından Türkiye Cumhuriyeti İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, bu konuda Türkiye’nin izleyeceği rotayı açıkladı ...Birpınar şunları söyledi:  ‘Fosil yakıt kullanımına bağlı olarak artan iklim değişikliğinin ilk sorumlusu genellikle batı ülkeleri ve ABD. Türkiye’nin küresel iklim değişikliğindeki katkısı binde 7. Yani çok az seviyede. Yüzde 28 oranı ile en büyük pay sahibi ağır sanayiye sahip ABD. Tüm AB ülkeleri  ise yüzde 23, Rusya yüzde 11, Çin de yüzde 9 sorumlu. 2015 yılında Paris Antlaşması’na taraf olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu gösterdik.’”
(http://www.milliyet.com.tr/iklim-degisikliginden-binde-7-gundem-2758024/)  

Ne var ki, Başmüzakereci profesörün  küresel iklim değişikliği üzerinde Türkiye’nin katkısının binde 7, yani çok az seviyede olduğu yönündeki bu özlü açıklamasında açıkta kalan bazı sorular vardı:
1)    Avrupa Komisyonu’nun Ortak Araştırma Merkezi (JRC) ve bilim ve bilgi hizmetleri merkezi tarafından hazırlanan 2017 raporu, hayli farklı rakamlar veriyordu. Buna göre, en yüksek sera gazı emisyonu yapan ülkeler sıralamasında Türkiye dünyada 17. sıra ile gayet yüksek bir yerde idi. (Eğer uluslararası gemicilik ve uluslararası havacılık emisyonları dahil edilecek olursa 19. sırada.)
2)    Listede verilen dünya ve Türkiye emisyonlarına bakıldığında Türkiye’nin fosil yakıt karbon diyoksit eşdeğer sera gazı katkısının 2016 itibarıyla 368,123 kt ile dünya toplam salımına (35,753,306 kt) göre binde 7 değil, yaklaşık yüzde 1 (0,99) gibi hayli yüksek bir oran olduğu hemen görülebilmekte.
3)    Listenin başını ise Başmüzakereci profesörün iddiasından farklı olarak Çin çekiyor. Yine sayın Profesörün söylediğinden farklı olarak, bu ülkenin emisyon oranı yaklaşık yüzde 30’a varıyor (29.51). İkinci ABD’nin salımı ise Çin’in salımının yarısından az: Yüzde 14.34. Bu listede Türkiye İngiltere’yi (Birleşik Krallık), İtalya ve Fransa gibi fosil yakıt devi endüstriyel Batı ülkelerini de karbon salımında geride bırakmış durumda! Baş müzakereci yanılıyor olabilir. (http://edgar.jrc.ec.europa.eu/booklet2017/CO2_and_GHG_emissions_of_all_world_countries_booklet_online.pdf)
4)    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 13 Nisan 2018’de paylaşılan son verilere göre Türkiye’nin 2016 yılı toplam sera gazı emisyon miktarının 1990 yılına göre %135,4 gibi rekor  bir artış göstererek toplam 496,1 Mt CO2 eşdeğerine ulaştığını da eklersek, durumun vahameti daha da artacak gözüküyor. (http://www.turkstat.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27675; https://www.iklimhaber.org/turkiye-sera-gazi-emisyon-istatistiklerine-yakin-bakis/)
5)     Başmüzakereci Profesörün Türkiye’nin küresel ısınma ile mücadelede izleyeceği rotayı açıklarken Paris iklim anlaşması ile ilgili olarak söyledikleri de hayli şaşırtıcı. “2015 yılında Paris Antlaşması’na taraf olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu gösterdik” şeklindeki açıklama gerçek durumu yansıtmıyor. Zira, BM kayıtları geçen ay (2018 Eylül) itibariyle Paris anlaşmasını 194 devletin imzaladığını, bunlardan 180’inin (ve AB’nin) anlaşmayı yasama organlarında onaylayarak taraf olduklarını gösteriyor. Şu an (Ekim 2018) itibariyle dünyada Paris anlaşmasını imzalamış ama –yasama organlarında onaylamadıkları için – anlaşmaya taraf olmayan yalnızca 16 ülke var. Türkiye de bu ülkelerden biri. (Türkiye’nin yanı sıra, taraf olmayan ülkeler arasında İran, Irak ve Rusya’yı da sayabiliriz. ( (https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_parties_to_the_Paris_Agreement#Non-signatories)

Milliyet’in “son dakika” haberinde “üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu gösterdik” diyen başmüzakerecinin sorumluluk derken neyi kasdetmiş olduğu tam anlaşılamıyor. Aynı haberde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın küresel iklim değişikliğini topluma daha iyi anlatabilmek için “İklimin” adlı programı da hazırladığı, “İklim İçin Alışkanlıklarını Değiştirme Zamanı” sloganıyla hazırlanan bu programda “toplumun her kesimi” için eğitim çalışmaları yapılacağı belirtiliyor.   (http://www.milliyet.com.tr/iklim-degisikliginden-binde-7-gundem-2758024/) 

Vakanüvis hakir de cân-ı gönülden katılıyor buna: Evet, alışkanlıkları değiştirme zamanı.
Ama kimin hangi alışkanlıklarını?


Vakanüvis ÖM