Açık Gazete: 10 Temmuz 2018

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Gerçekleşen bir Düş: Anonim Şirket Gibi Yönetilen Ülke

Türkiye’nin parlamenter demokrasisinin sona erdiği ve başkanlık rejiminin kurulduğu gün –kendi tercih ettiği hitap biçimi ile– “Başkan” yeni kabinesini ülkeye ve dünyaya açıkladı. DW Türkçe muhabiri Hilal Köylü’nün haberine göre yeni kabine “özel sektör ağırlıklı” oldu. “Türkiye'nin 'özel sektör' ağırlıklı yeni hükümeti” başlıklı haberde “özel sektörden kabineye” altbaşlığı altında siyasetçi, özel sektör ve bürokrasi karmasının görüldüğü yeni kabinede özel sektörün epey daha ağırlıklı temsil edildiği belirtiliyordu. (https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyenin-%C3%B6zel-sekt%C3%B6r-a%C4%9F%C4%B1rl%C4%B1kl%C4%B1-yeni-h%C3%BCk%C3%BCmeti/a-44595156)

 

Biraz daha yakından bakıldığında 16 bakandan oluşan kabinenin yarısından fazlasının (9’unun, yani % 56,25’inin) özel şirketler dünyasının içinden –ve hatta pek tabii olarak, onun üst kademelerinden– geldikleri rahatlıkla görülebiliyordu. Birkaç örnek vermek gerekirse, özel hastane Medipol’ün sahibi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Hizmet İhracatçıları Birliği Sağlık Hizmetleri Komitesi Başkanı Fahrettin Koca Sağlık Bakanı oldu. ETStur turizm şirketinin, Voyage Otelleri’nin, Didimtur, Jetset ve ucuzabilet şirketlerinin Maxx Royal otellerinin sahibi olan ve Türkiye'nin tek “cruise” gemisi işletmecisi, online rezervasyon platformu odamax.com'un kurucusu Mehmet Ersoy Kültür ve Turizm Bakanı oldu. Maya Okulları, TED üniversitesi yanı sıra çok sayıda özel eğitim-öğretim kurumunun kuruluşunu gerçekleştiren Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanı oldu. Gıda, tarım, hayvancılık, teknoloji ve otomotiv alanında serbest girişimcilik yapan, çeşitli şirketlerin kuruluşunda ve yönetiminde bulunan, Turkcell, BİM ve AlBaraka Katılım Bankası'nda yönetim kurulu üyesi ve Sermaye Piyasası Yatırımcıları Derneği üyesi Bekir Pakdemirli Tarım ve Orman Bakanı oldu.

(agy; ayrıca, bkz.:https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-44774525)

 

Tabloya bakıldığında, bir rüyanın gerçekleştiğini görmek mümkün. Başkan’ın cumhurbaşkanı olarak da yıllardan beri dillendirdiği rüyayı yani, “ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmek”, rüyasını gerçekleştirme yolunda dev bir adım atmış olduğunu görebiliyoruz. (Örneğin, bkz.: http://www.viratrabzon.com/haber/erdogan-ulkeyi-anonim-sirket-gibi-yonetmek-lazim-46547.html)

 

Burada çok minik bir sorun akla geliyor yalnızca. Şirketler, anonim şirketler demokratik şekilde yönetilen kurumlar değil, aksine, son derece otokratik, hatta faşist kurumlardır ve “fıtratları gereği” öyle olmak zorundadırlar. En azından böyle olduğu görüşünü öne süren pek çok siyaset bilimci, kuramcı ve filozof  bulunduğunu biliyoruz. Tek bir örnekle yetinecek olursak, dünyanın önde gelen düşünürlerinden dilbilimci, siyaset bilimci ve aktivist Noam Chomsky,  bundan 45 küsur yıl önce bir mülakatında şunları söylemişti:

“Bir şirket ya da endüstri, eğer siyasi terimlerle düşünecek olursak, faşisttir; yani, tepede çok sıkı denetim ve her kademede mutlak biat (itaat) kurulmasını gerektirir – az biraz pazarlık ve aldın-verdin olur tabii, ama otorite hattı dümdüz ortadadır. ... Toplumdaki belli başlı kurumlar katılımcıların ve halk topluluklarının denetiminde bulunmadığı sürece, demokrasiden bahsetmenin anlamı yoktur.”

 (“One Man’s View”, Noam Chomsky interviewed by an anonymous interviewer, Business Today, May, 1973, pp. 13-15, https://chomsky.info/197305__/)

 

Vakanüvis hakir der ki, ülkeler de anonim şirketler gibi pekala yönetilebilirler, ama bu yönetim biçimine demokrasi diyebilir miyiz, işte orası biraz muğlak!

 

 

Vakanüvis ÖM