Açık Gazete: 10 Mayıs 2018

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Saatli Maarif Takvimi'nin Kerametlerine Dair

Saatli Maarif Takvimi'nin toplumsal belleğimize yaptığı önemli katkıların başında, "Günün Tarihi" başlıklı bölümlerin özel bir yeri vardır. Yıllar önce vuku bulmuş olaylara dair yapılan hatırlatmalar, günümüzde yaşanmakta olan olaylara dair kurulan paralelliklerle birleşince, ister istemez bireyce, ülkece ve gezegence ne denli köklü bir geleneğin devamı olduğumuzu hatırlarız.  

Takvimin 10 Mayıs tarihli yaprağında, "Günün Sözü" başlığında verilen Hz. Muhammed'in "Küçüğümüze acımayan, büyüğümüze ulalamayan, iyiliği istemeyen, kötülüğü yasaklamayan... Bizden değildir." sözünün altında yapılan küçük hatırlatma da bu durumu net bir şekilde göstermektedir.

Saatli Maarif Takvimi'nin "Günün Tarihi" başlıklı bölümünde hatırlatılan olay, ülke olarak basın sansürü konusunda ne denli köklü bir geleneğe sahip olduğumuzu bize hatırlatır gibidir.

Günün Tarihi: 142 yıl önce bugün  (10 Mayıs 1876) Türkiye'de ilk basın sansürü kondu.

İndigo Dergisi'nden Görkem Barındık'ın kaleminden bu olay şöyle anlatılıyor;

Osmanlı’da; ilk gazeteler, devletin çalışmalarını halk ile paylaşma amacıyla yayınlanıyordu. Daha sonraları ise özel kişiler tarafından gazeteler çıkarılmaya başlandı. Bu gazetelerin bir takım önerilerde bulunarak, yeni görüşler yayarak ve kamuoyu ile paylaşılmayan bir takım şeyleri dillendirerek hükümete muhalefet olması devletin keyfini kaçırdı ve bir takım önlemler almaya sürükledi; sansür hakkındaki “Âli Kararname” çıkarıldı. Mahmut Nedim Paşa tarafından, 10 Mayıs 1876‘da çıkarılan kararnameyle bütün gazetelere ilk sansür uygulanmış olundu.

Ali Kararnamesindeki hükümler çerçevesinde önce, resim ve karikatürlere sansür konulmuş; yurt dışından getirilen yayınlar daha sıkı bir denetim altına alınmış; son aşamada ise ülkedeki gazetelerin, Matbuat Dairesi ve Valiliklerce denetlenmeden yayımlanamayacağı ilan edilmişti.

Yine aynı yazıda bahsediliği üzere, Basından gelen geniş tepkilere dayanamayan iktidarda Mahmut Nedim Paşa görevden çekilmiş, yerine gelen Mütercim Rüştü Paşa ise iki gün yürürlükte kalan kararnamenin kaldırıldığına ilişkin bir kararname yayımlamıştı.

İndigo

Ülkedeki sansür hareketinin miladı olmasının yanında, basının mesleki birlik içinde gösterdiği yoğun tepki ile gazetecilik mesleğinin savunulması durumunun da ilk örneği olan bu olay, ülkenin ifade özgürülüğü konusundaki mücadelesinin de, köklü bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor. 

Bu olayın 142 yıl sonrasına, yani bugüne bakıldığına ifade özgürlüğü ve sansür konusunda yaşanmakta olanlar, takvimin okuyucusunu trajik bir karşılaştırma yapmaya itiyor.

Günümüzden, son birkaç gün içerisinde vuku bulan hadiselere dair çıkan haberlerden bazı örnekler vermek gerekirse;

diken.com.tr'nin haberine göre;

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kapatılan basın-yayın kuruluşlarının sayısını Başbakan Binali Yıldırım’a sordu. CHP’li vekile, Yıldırım’ın yardımcısı Hakan Çavuşoğlu yanıt verdi.

Verilen yanıta göre; 

15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden beş gün sonra, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL kapsamında, iki yıl içerisinde kapatılan medya kuruluşların sayısı 116'yı bulmuş durumda. Bunlardan altısı haber ajansı, 18’i televizyon, 22’si radyo, 50’si gazete, 20’si de dergi. Birbirinin devamı niteliğindeki bazı kuruluşlar iki kez kapatıldı.

Diken

Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre; 

Mart 2017 döneminde 17 ulusal kanalın yayınlarını inceleyen Demokrasi İçin Birlik girişimi, televizyon kanallarında "hayır" kampanyası yürüten partilere eşit süre ayrılmadığını ortaya koymuştu. Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) alınan bilgilerle yapılan araştırmada, 1-20 Mart 2017 arası canlı yayınlarda Cumhurbaşkanlığına 169, AKP'ye 301,5 saat ayrılırken, Cumhuriyet Halk Partisi'ne 45,5 saat, MHP'ye 15,5 saat ayrıldığı, HDP'ye ise hiç yer verilmediği ifade edilmişti.

DW

T24'ün haberine göre;

Geçtiğimiz günlerde iktidara yakınlığıyla bilinen Demirören Holding'e satılan CNN Türk, miting canlı yayınını İnce'nin İstanbul Boğazı'ndaki 1. Köprü'nün Süleyman Demirel, 2. Köprü'nün Turgut Özal, 3. Köprü'nün de Tayyip Erdoğan  dönemlerinde yapıldığını hatılatarak, "4. Köprü'yü de Muharrem İnce yapar, ne olacak" dediği sırada kesti.

İnce'nin konuşmasını yaklaşık iki dakika canlı yayınladıktan sonra canlı yayından çıkan CNN Türk, birkaç dakika sonra tekrar yayına girdi. İnce'nin "Dünya beşten büyüktür. Doğru. Türkiye de senden büyüktür" sözlerinin ardından yayın yine kesildi. 

Bir süre sonra mitingi tekrar canlı vermeye başlayan CNN Türk,  daha sonra İnce'nin konuşması bitmeden reklam arasına girdi ve yayını sonlandırdı. 

T24


Sözcü Gazetesi'nin internet sitesinin İhlas Haber Ajansı'ndan aktardığı bir diğer habere göre;

"İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında yapılan bazı haberlerle ilgili Ahmet Şık ve Cumhuriyet Gazetesi sorumluları hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuldu... Cumhuriyet Gazetesinde yer alan yalan, hakaret ve iftira içerikli haber nedeniyle aynı kaynaklar tarafından kullanıldığı anlaşılan Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi sorumluları ile soruşturma sırasında tespit edilecek bu haberleri kurgulayan şüpheliler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur” ifadeleri kullandı."

Sözcü

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri El Hüseyin'in Türkiye’deki erken seçimlerle ilgili, Türk yetkililerce 'ciddiye almıyoruz' cevabıyla karşılık bulan açıklamaları ise Voice of America'nın internet sitesinde şu şekilde duyuruluyordu;

"Son iki yılda, OHAL ile yönetilen Türkiye'de muhaliflerin hareket etme alanı daraltıldı. Sadece Nisan ayında en az 29 gazeteci terör suçları işledikleri iddiasıyla hapse atıldı. 1 Mayıs’ta yapılan gösteriler sırasında polisin varlığı ağırlıklı olarak hissedildi. Protestocular tutuklandı. Ülkede yine barışçıl toplanma özgürlüğü konusunda ciddi sınırlamalar getirildi. İktidar partisine karşı muhalif görüşlüler şiddetli bir şekilde cezalandırıldı. Bu şartlar altında seçimlerin nasıl güvenilir şekilde yapılabileceğini hayal etmek bile zor.” 

VOA

Büyük Saatli Maarif Takvimi'nin görmediği ama Türkiye'de erişimi engellenen, "Özgür Ansiklopedi" Wikipedia'da yer alan günün tarihi bilgilerinde ise konunun hiç de uzak olmayan tarihteki ulusötesi boyutları hatırlatılıyordu. 

Wikipedia'nın aktardığı üzere yakın tarihte vuku bulan bir diğer ifade özgürlüğü ile alakalı olay da şuydu;

1933 - Naziler Almanya'da Heinrich Mann, Upton Sinclair, Erich Maria Remarque gibi yazarların kitaplarını yakmaya başladı.

wikipedia.org

Yakın ve uzak tarihte bir çok örneği olan bu seramonik vandallığın tasviri Agos Gazetesi'nde Artun Mimar imzalı yazıda şu şekilde aktarılıyor;

Hikaye, tahmin edilebileceği gibi, Nazilerin 1933 yılında iktidara gelmesiyle başlar...   Bir “demokratik” oylama sonucunda başa geçen bu “İşçi Partisi”nin lideri Hitler, hemen bir “Alman değerlerine karşı çıkanlara hayır” hareketi başlatır.  21 ayrı şehirde komiteler kurup düşüncelerini yaymaya başlar. Üniversite duvarlarına astıkları afişler ise “Alman değerlerine karşı gelenler için 12 öneri” başlıklıdır. Kırmızı gotik harflerle yazılı bu metin, bilhassa Yahudilik, sosyal demokrasi ve liberalizm karşıtı düşünceler ihtiva eder.

Halkı “bilinçlendirme” safhasını, kitapların müsadere edilmesi izler ki, bu da 26 Nisan'da başlar. Metot bellidir: “Öğrenciler, işe kendi kitaplıklarında ve yakınlarının kitaplıklarında bulunan zararlı ve yıkıcı kitapları elimine etmekle başlamalıdırlar. Sonrasında ise komiteler birleşip halk kütüphanelerindeki kitapları tasnif etmelidirler. Gerekirse müsadere etmelidirler”. 

Üçüncü safha ise “Alman değerlerine karşı” olan eserlerin toptan yok edilmesidir.  Üniversitelerde hazırlıklar tamamlanır ve 10 Mayıs günü gelir çatar. Teamül gereği, birkaç sembolik kitap seçilir ve kitapları ateşe atacak kişi öne çıkıp “anlamlı” bir konuşma yapar:

Birinci Kişi: “Sınıf mücadeleleri ve materyalizme karşı, milli toplum ve ideal bir hayat için! Marx ve Kautsky'nin yazmalarını alevlere bırakıyorum.”

İkinci Kişi: “Ruhu kemiren hareketli yaşama aşırı değer biçilmesine karşı, asalet ve insan ruhu için! Sigmund Freud'un yazmalarını ateşe veriyorum.”

Üçüncü Kişi: “Alman dilinin barbarca denatürasyonuna karşı, halkımızın kıymetlisinin, dilimizin korunması için! Alfred Kerr'in yazmalarını alevlere fırlatıyorum.”

Agos

Önce uyarı, ardından müsadere, finalde de yakma eylemlerinin hemen öncesini hatırlatan kitap yasaklama ve el koyma işlemlerine dair günümüz havadisleri ise şu şekilde;

Yazar Nihat Behram'ın "Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit" kitabı 40 yıl önce yazdığında yasaklanmıştı.

Yargılaması 15 yıl devam ettikten sonra "beraat kararı" verilen kitap 25 yıl sonra yeniden yasaklandı.

Yasaklamayı Nihat Behram Twitter hesabı üzerinden duyurdu:

"Bu ne ya! 40 yıl önce yazdığımda yasaklanan 15 yıl yargılanıp beraat eden, 25 yıldır serbest olan kitabım yine yasaklandı!Gel de isyan etme!"

Birgün

T24'ün "Terör örgütü üyeliği" iddiasıyla 7 Şubat'tan bu yana tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can hakkındaki iddiananme tamamlanması dair haberinde, müsadere yani el koyma durumunun bir başka hali tasvir edilmekteydi:

Can’ın evinden, 78’liler Girişimi’nin dergisi Tükenmez, Dr. Vet. M. Nuri Dersimi’nin Kürdistan Tarihinde Dersim, Oktay Pirim ve Süha Örtülü’nün PKK’nin 20 Yıllık Öyküsü, Alıza Marcüs’ün Kan ve İnanç PKK ve Kürt Hareketi ve Cengiz Kapmaz’ın Öcalan’ın İmrali Günleri isimli kitaplara el konulduğu belirtildi. Üzerinde Öcalan’ın resminin bulunduğu PAJK isimli dergiye de el konulduğu ifade edilerek, “Bu dergi ile ilgili olarak resmi mercilerce verilen herhangi bir yasaklama, el koyma ve toplatma kararının olmadığı ancak bahse konu derginin içeriği incelendiğinde bölücü başı Abdullah Öcalan’ın yakalanarak ülkemize getirilmesinin komplo olarak nitelendiği ve PKK/KCK terör örgütünün propagandasının yapıldığı tespit edilmiştir” denildi.

T24

Analoji pergelinin ucunu yakın geçmişten, uzun geçmişe doğru açarsak, bu listenin yazının olması gereken boyutlarını aşması korkusuyla yazıma ufak bir öneri ile son veriyorum.

Geçtiğimiz haftalarda, Saatli Maarif Takvimi'nin erken seçim gününe denk gelen 24 Haziran tarihli sayfasında, Atatürk'ün "Geldikleri gibi giderler." sözünün yer aldığına dair sosyal medyada dolaşan iddianın doğru olmadığı ilgili mercilerce (teyit.org) çürütüldü. 

Ama ille de Saatli Maarif Takvimi'nin kerametlerini görmek isteyenler varsa da, vakit hiç geç değil. Geleceğe değil geçmişe, geçmişten gelen birikimle yaşanmakta olan bügüne bakılırsa gerçek mucizenin, matbaalarına kadar uzanan ilk basın sansürüne karşı direnen gazetecilerin, bugün iktidar sahiplerinin yakın arkadaşlarının sahip olduğu gazetelerde habercilik yapabilmelerini sağlayan formülün sırrında olduğu görülebilir...

Acar Muhabiriniz, 
Can T.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Ponchielli Dance of the Hours
Detroit Spinners Its A Shame
Woody Shaw Tetragon
Leyla Gencer Madre pietosa vergine - Forza del destino - 1964